Namjoon yavaşça restoranın kapısını araladı. Işıklar kapalıydı ve çalışanlar bile evine gitmişti.
Namjoon arkasına dönerek tekrar Jin'in arabasına baktı. Hala restorandaydı.
"Jin?"
Sesi boşluğa düşmüştü. Adam iyice endişelenmeye başlıyordu. Aklına binbir türlü senaryo gelse de hepsini birer birer kovdu ve silahını almak için arabasına gitmeye karar verdi. Arkasını döndüğü sırada ayak sesleri duydu ve hemen ardından da Jin'in sesini.
"Lütfen bana kendi doğum gününden kaçtığını söyleme."
Namjoon hızla arkasını döndüğünde, elinde pastayla karşısında dikilen adamla göz göze geldi.
Bugün doğum günü müydü?
"Bugün.." dedi kendi kendine. Jin onun şaşırmasından dolayı konuşamamasını anlamıştı. Yavaş adımlarla ona yaklaştı.
"Kendi doğum gününü unutacak kadar yoğunsun. Ama benimkini bari unutmayalım."
Namjoon'un kafası daha çok karışmıştı. Garip bakışları hala Jin'deyken, Jin pastayı tezgaha koydu ve adama döndü.
"Yirmi beş ekim Kim Namjoon. Hem senin hem de benim doğum günüm."
Namjoon garip duygularla tezgahın üstünde ki pastaya bakıyordu. Üstüne ve yanlarına çilekler dizmişti Jin. Kendisi öyle seviyordu, Namjoon bunu bilecek kadar tanımıştı onu. Kendisinin ise nasıl sevdiğini bilmiyordu.
Doğum günü kutlamazdı. Gerek duymazdı. Neden doğduğu için sevinmeliydi? Doğum günü sadece onu bırakıp giden ailesini hatırlatıyordu.
"Jin, ben doğum günümü kutlamam."
Jin'in yüzünde ki gülümseme yavaşça soldu. Ciddi bir konuşmanın eşiğinde olduklarını fark edip boğazını temizledi.
"Bu her zaman ki doğum günlerinden değil Joon."
Namjoon yavaşça kafasını salladı. "Öyle. Artık senin de günün."
Jin, beklediği tepkiyi alamadığı için kırılmıştı. Sırf beraber doğum günü kutlayabilmek için Jungkook'un ilk davasını kazanmasını kutlamayı ertelemişti.
İçinde sönen bir mutlulukla tezgaha döndü. Namjoon arkasında kalmıştı. Ortamı sadece pastada ki mumların ışığı aydınlatıyordu.
"En azından üfle. Saatlerdir verdiğim emek en azından buna değsin."
Namjoon iç çekti. Onu kırdığını biliyordu. Yavaşça arkasından yaklaştı ve kollarını beline doladı. Kafasını omzuna koyarak önlerinde duran pastaya baktı. Jin ellerini adamın ellerinin üstüne koydu.
"Bir dilek tutacağım," dedi. "Ve eğer bu dilek gerçekleşmezse bir daha doğum günü kutlamayacağım."
"Ya gerçekleşirse?" Dedi Jin bakışlarını pastadan ayırmadan.
"O zaman yine kutlamamıza gerek kalmaz çünkü tek dileğim yani başımda duruyor olur."
Sözünü bitirdikten sonra eğildi. Jin de onunla beraber mumları üfledi. Daha sonra yan tarafta duran çatalı alıp, oldukça profesyonel duran pastadan bir çatal aldı ve Jin'in ağzına gönderdi.
Jin ağzında ki lokmasını bitirmeye çalışırken, Namjoon bir çatal da kendine aldı.
"Mutfakta ki her şeyi bu kadar mükemmel yapmak zorunda mısın? Tanrım..." dedi Namjoon ağzında ki tatla. "Bu kadar güzel olması normal değil."
Jin güldü. "Abartma. Aşçılık okulunda en kötü aldığım not pastalardandı."
Namjoon ona tekrar sokuldu. "Sokuk hocaların ağızlarının tadını bilmiyormuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pain Cycle || NamJin
FanfictionBir dolandırıcı sayesinde tanışan Namjoon ve Jin, işlerin bu noktoya geleceğini asla tahmin edememişti. Jin, bir katile aşık olduğunu bilmiyordu.