Acı ruhlar misali ortaya çıkan bir kadavranın kalbindeydi. Soğuk ve donmuş.
Soğukluğun bedenimi tekmelediği her saniye ceketime sarıldım. Şimdi bir şehri bile yutabilecek kadar büyük kumarhaneye bakıyordum.
Girift yapısının olduğu yadsınamaz bir gerçekti. Kapısı aşağı doğru açılıyordu. Sanki toprağın içine girer gibi. Sanki şeytanın yuvasına konuklanmış gibi. Sanki şeytanın evini rahatsız eder gibi. Şeytana tüküren şeytanlaşmış adamlar gibi.
Alice'in yeraltına adımlaması için bir oyukla açılan farklı bir boyut gibi.
Yine çok iyi biliyordum ki içeride farklı boyutların olduğunu. Burası da sadece bunu gizleyen bir perdeydi.
Beyaz mermer merdivenlerden aşağı inen patikayı aştım. Kırmızı siyah parlak deriden oluşan kapının önünde fedai gibi duran iri cüselli, takım elbiseli korumalar vardı.
Kel, suratında yara olan bir adam beni farkettiğinde çatılan kaşlarının gözüne indiğini ve bakışlarının küçücük kaldığını izledim. Kafasından fırlayan soru işaretlerinin çengelini yüzüne geçirmek istedim. Yeryüzündeki hiç kimse başkalarının aşağılayıcı bakışlarını çekmek için gelmemişti.
Beni gözüyle baştan aşağı süzen insanları yerden yere çarpasım vardı.
Yine de o kadar kocaman adamlardı ki biri nefesiyle bile bana üflese yere çakılabilmem mümkünmüş gibiydi.
"Küçük kız! Baban içerideyse ve onu bekliyorsan burası bekleme alanı değil. Kaybol buradan!" Arkasındaki alayla tısladı. Nefesleri sigara kokuyorlardı. Göğsüm, içine ağır yağmur damlalarını biriktiren hamile bulutların acı feryadıyla şişti. Aşağılanma ve hor görülme kutusuna bulanmıştım ve kutudan boyayla çıkarılmıştım.
"Babasının içeri girebilecek biri olduğunu sanmıyorum. " aşağılayıcı bakışları ve bir çuval çürümüş et bulunduran bozuk sesi atmosferi parçaladı. Dişlerimi sıktım. Öfke kontrolümün teşhisinin çok önceden koyulduğunu biliyordum. Ellerim titredi. Sıcak bir dalganın beynimi çimciklediğini hisettim. Yinede öfke o durgun suların üzerinde git gel yapmaktaydı. Hırçın bir dalganın oraya vurmasını bekledim. Öyle ki ayı parçalayacak ve su suskunluğuna çığlık basacaktı.
"Beni Viran Bey gönderdi. Bu gece burada çalışabileceğimi söyledi."
İşçi ihtiyacı varmış gibi bir yalan söyleseydim enselenirdim çünkü böyle bir yerin dışardan gelen herkesi içeri alacağına inanmıyordum. Dünyada yinede aristokratik bir biçim vardı ve zenginler kendi yaşam alanını sömürüyordu. Bencil ve nankör...
"Yalan söyleme! Sadece buranın iki yüz çalışanı var. Ayrıca her gelenin kemik bulacağı bir kapı değil burası."
Bağırmasına karşılık,
"Her gelenin havlayabileceği bir kapı sanırım!" Dedim. Ay parçalandı ve medcezir olayı suyun dibine gömüldü. Dalga şimdi bedenime vurdu. Öfke kontrolümün tenimden sıkılan bir sünger gibi sızılışını hisettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAME: VARİS
Ficção Adolescenteyetişkin içeriktir !! \\ Elinde tuttuğu bozuk parayı ellerinde döndürdü. " Yazı gelirse önden, tura gelirse arkandan sahip olurum sana ve inanki hiçte nazik bir adam değilim. Ben sert beceririm!" Cam kırıklarını andıran sesi yüzüme savruldu. Dehşet...