Yağmur'un neden bana böyle bir mesaj attığına anlam veremesem de mesajına geri dönüş yapmam gerektiğini hissettim. Serkan'ın dün bana söylediklerinden sonra sevgilisinden böyle bir mesaj almam garibime gitmişti doğrusu. "Gerekmediği sürece ben de samimi olmuyorum ya da olmak istemiyorum zaten Yağmur," diye mesajı yolladıktan sonra telefonu şifonyere geri koyup üstümü değiştirmeye gittim. Üstümü değiştirdikten sonra makyaj yapmak için masama oturdum. Makyajımı yaparken telefonuma mesaj geldi. Mesaj Yağmur'dandı. "İyi, sevindim" yazıyordu bildirim kutusunda. Mesaja görüldü attıktan sonra gözlerimi devirdim. Yağmur'un Serkan'ı bu kadar çok kıskanmasına şaşırmıştım.
Makyajımı bitirdikten sonra hızlı bir şekilde aşağı indim. Mutfağa gidip hızlıca bir şeyler atıştırdıktan sonra çantamı alıp evden çıktım. Arabaya bindikten sonra derin bir nefes aldım ve sürmeye başladım.
Yağmur'la mesajlaştıktan sonra daha doğrusu Serkan'la konuştuktan sonra birtakım yeni kararlar almıştım. Evet, Serkan hayatıma çok tuhaf bir şekilde girmişti ve bir sürü tesadüfü beraberinde getirmişti. Hayatında olmamı daha doğrusu onunla yakın olmamı istemiyordu ki benimde onunla çok samimi olmak istediğim söylenemezdi. Bu yüzden onunla iki yabancı gibi olmaya karar vermiştim. Sanki o tesadüfler hiç yaşanmamış gibi ve o gün beni hastaneye getirerek bana bir iyilik yapmamış gibi. Burak nasıl benim geçmişimden bir parçaysa ve şuanda benim için bir yabancıdan farksızsa Serkan da öyle olacaktı...
Okula vardığım zaman kızlar henüz gelmemişti. Damla ve Arsu trafiğe yakalandığını, ilk derse büyük ihtimalle giremeyeceklerini yazmışlardı gruba. Seher'i de görememiştim, sanırım o da daha yoldaydı. Bu yüzden dersin başlamasına 5 dakika kaldığını bildiğim için bu dakikaları kahve ile değerlendirmeye karar verdim.
Kahvemi alıp sınıfa geldiğimde kızlar sınıfa girmiş, montlarını asıyorlardı.
"Günaydın! Üçünüz beraber miydiniz, neden söylemediniz? Sabah hep bir şeyler yapardık," dedim.
"Yok kanka, hepimiz kapıda denk geldik," dedi Arsu.
"Sana da günaydın canım," dedi Damla yerine geçerken. Ardından öğretmen geldi ve derse başladık.
Ders edebiyattı. Bugünkü derste önemli şairlerden birinin yazdığı şiirleri inceleyecektik. Edebiyat öğretmenimiz diğer öğretmenlere göre fazla disiplinliydi. Neyse ki kitabı yanıma almak son anda aklıma gelmiş ve kırık not alma ihtimalim ortadan kalkmıştı.
Saliha Hoca kitabın ilk sayfalarından birini açıp, yazılan şiiri okumaya başladı. Şiir gerçekten çok güzel yazılmıştı. Şair, aşkı o kadar güzel anlatmıştı ki mest olmuştum adeta. Ardından yan sayfadaki şiire geçtik. Bu şiirse önceki gibi aşk şiiriydi ama bu sefer şair aşkın getirdiği hüznü anlatmıştı mısralarında. Her ne kadar iyiyim desem de kendimi bulmuştum adeta yazılanlarda.
Saliha Hoca birkaç sayfa şiir okuduktan sonra arka sıralardan sesler gelmeye başlamıştı. Benim sağ arkamdan geliyordu sesler. Dayanamayıp arkamı döndüm. Sohbet edenler Burak, Merih ve Kaan'dı. Önlerinde kitap ya da defter yoktu. Anladığım kadarıyla şiir kitabını almamışlar ya da almayı unutmuşlar bu yüzden sohbet ediyorlardı. Saliha Hoca okuduğu şiiri yarıda bırakıp arka taraftakilere sessiz olmalarını söyledikten sonra yarım bıraktığı şiiri okumaya devam etti. Fakat bir süre sessiz olan erkekler yeniden gürültülü bir şekilde sohbet etmeye devam etmişlerdi. Bunun üzerine Saliha Hoca kaldığı sayfayı ayraçla kapatıp bir şey arıyormuş gibi sınıfa bakmaya başladı. Biraz düşündükten sonra "Bu böyle olmayacak. Kitabı olmayanlar, olanların yanına geçsin. Damla, Irmak, Seher, Ece, Arsu kızlar ufak bir yer değişikliği yapsak?"
Damla "Siz nasıl isterseniz hocam."
Seher ,"Olur, yapalım hocam" dedikten sonra Saliha Hoca arka tarafa doğru yürüdü ve Burak'ın yanında durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARAMI SARAN AŞK
Literatura FemininaBir genç kızın doğum gününde hayatıyla ilgili en önemli gerçeği öğrenmesi ona nasıl hissettirir? Aynı zamanda en yakın arkadaşının sırtından vurması ve sevgilisinin ihanetine uğramasıyla nasıl dimdik ayakta kalabilir? 18 yaşına girdiği gün hayatının...