3.3

3.1K 160 14
                                    

Bazen bir yere, bir eve ait hissetmek orayı kendininmiş gibi sahiplenmek çok farklı bir duygu olmalıydı. Huzur dolardı galiba insanın içi. Uyandığımdan beri hissettiğim tek duygu sanırım huzurdu. Dün gece film izledikten sonra beni otele bırakacaktı ama muhtemelen çok yorgun olan bedenim daha fazla dayanamamış ve uykuya yenik düşmüştüm. Aslında benim hakkımda öğrenmesi gereken en önemli nokta şuydu ki ben birlikte film izleyeceği son insandım. O ekranın karşısına oturduğum anda beni delicesine bir uyku bastırır, gözlerim kapanmak için savaş verirdi. Gene aynı olmuştu, ayıp olmasın diye dayanmaya çalışmıştım ama olmamıştı. Uyuduğumu fark edince ısrarla beni kendi odasına getirmiş, kendisi eşyalarını alıp çıkmıştı. Onun odasında olmak bile farklı bir enerji veriyordu bana. Sanki benim olmam gereken yer onun yanı, yamacı gibiydi. İlk defa hissettiğim bu saçma duygunun büyüsüne kapılmak üzereydim. Siyah tonlarının çoğunlukta olduğu odaya göz gezdirdim. Yataktan yavaşça kalkıp şifonyerin üstündeki sürahiden kendime şu doldurdum. Birkaç yudum sonra yerimden kalktım ve banyo olduğunu düşündüğüm kapıyı araladım. Geniş ve ferah bir banyoydu ve odanın aksine beyaz hakimdi. Tek renk Baran'ın siyah bornozuydu. Elimi yüzümü yıkadım. Aynadaki aksimde bile farklı bir şey vardı. Şuan ne olduğunu anlamasam da hissedebiliyordum. Hayatım boyunca bu duygunun ne demek olduğunu anlamak istemiştim, insan hayatına giren insanın doğru kişi olduğunu nasıl anlasın diye dalga geçerdim. Demek ki onu kalbimiz hissediyor ve onun yanında huzur duygusunu tadıyorduk.
Odaya geri döndüğümde gelen tıkırtılara dikkatimi çekince kapıya doğru yöneldim.

"Ay, bu deli oğlan gene koltukta uyumuş" içeriden gelen ses gerilmeme neden olsa da konuşmaya devam eden kadın beni gülümsetti.

"Ah be çocuğum ben sana demiyor muyum adam akıllı yemek ye diye. Sonra buralarda uyuyakalıyorsun." Eline muhtemelen dün akşam içtiğimiz kahve fincanlarını aldı.

"Tek başına da değilmişsin. Aaaaa!" Elinden bardağın biri düşünce salonun kapısında kalakaldım. Beni görmemişti henüz.

"Bu bardakta ruj mu ne var kırmızı kırmızı.." Baran gözlerini araladı ve karşısındaki kadına şaşkınlıkla baktı o sırada dudaklarımın arasından küçük bir kıkırtı çıktı. Kadının bakışları bana dönerken Baran da yerinden kalkıp kadını es geçerek bana doğru yürüdü. Yanağımı öptü.

"Günaydın hayatım." dedi çatallaşmış sesiyle. Onu yeni uyanmış bir halde görmek bile benim için çok abartı bir şeydi. "Günaydın sevgilim."diye mırıldandım.

"Baran oğlum bu kız kimdir, kimin nesidir?" Baran'ın bakışları kadına döndü, elini omzuma koyup beni kendine çekerken gururla konuştu.

"Hani sürekli başımın etini yiyordun ya bir evlenecek kız bulamadın, bu yaşına geldin hala evlenmedin diye. Bak işte artık sitem etmene gerek kalmadı." Kadının bakışları ikimiz arasında dolaştı, bana bakarken eliyle ağzını kapattı ve şaşkınlığını belli etti.

"Ay oğlum ben sana evlen dedim de git dünya güzeli bul demedim ki. Bu kız nasıl güzel." Kadın bize doğru gelirken yüzündeki mutluluk okunuyordu.

"Güzel kızım adın ne senin?"

"Gaye." diye mırıldandım. Elleri elimi tuttuğunda Baran'a baktı tekrar. Beni biraz önce Baran'ın yattığı koltuğa doğru götürürdü.

"Ben bir üzerimi falan değiştireyim geliyorum." Biz yalnız kalınca kadın iki elimi de tuttu. Gözlerimin içince bakarak konuşmaya başladı.

"Diyeceksin ki bu kadın kim, neden benim elimi tutuyor, neden burada? Ben arada sırada gelirim buraya, yemek yaparım, temizlik gerekirse onu yaparım ama benim buraya gelmemdeki asıl amaç Baran iyi mi kötü mü ona bakmak. Son zamanlarda o kadar iyiydi ki sebebinin sen olduğunu seni görünce hissettim."

"Teşekkür ederim." Sesim her an ağlamaya hazır bir şekilde olduğumu belli edercesine titriyordu.

"Annesi benim yakın arkadaşım olur. Çocukluktan beri hiç ayrılmadık, Baran da benim oğlum gibidir. Onun mutluluğu beni çok daha mutlu eder."sessiz geçen birkaç dakikanın ardından boğazımı temizledim.

"Ben onunla çok mutluyum, kendimi iyi hissediyorum."

"Ortak bir mutluluk istiyorsanız ikiniz de bir şeylerden fedakarlık yapmak zorundasınız. Sen ne kadar kendinden ödün veriyorsan o da vermeli.."sözlerine devam edecekti ki koridordan yükselen ses engel oldu.

"Şimdiden kızın gözünü korkutma Selma Sultan. Bırak sevgilimi." Kadının şen kahkahası yayıldı etrafa. Ellerini ellerimden çekti. O sırada salona giren Baran beni kurtarmak istercesine elini uzattı.

"Hayatım annem ve Selma teyze istediklerini elde edene kadar seni rahat bırakmazlar. Dinleme sen onu boşver." Selma teyze ceketinin cebinden çıkardığı telefonunu Baran'a doğru salladı.

"Annenin karşısında da bu şekilde konuşacak misin bakalım?" Yavaş hareketlerle telefonunda uğraşırken benim bakışlarım bana bakmakta olan Baran'a kaydı. Gözlerindeki ışıltı biraz önce kendi gözlerimde gördüğüm ışıltı ilk neredeyse aynıydı.

"Annemi aramanın sırası mı şimdi Selma Sultan. Annem ile sen sonra detaylıca konuş. Şimdi kahvaltı yapmaya gideceğiz biz." Elimi tuttu ve beni çekiştirdi. Oturduğum yerden kalkıp onun adımlarına eşlik ettim.

"Bilmiyor muyum ben sanki kızı benden kaçırdığını." Baran umursamadan yürümeye devam edince dayanamadım.

"Ayıp olacak bari bir veda etseydim."

"Çantanı al da çıkalım. Ayıp falan da olmaz. Biliyorum şimdi seni sorguya çekecek. Annem kendi yapamadığını ona yaptırmak için göndermiştir." Çantamı ve onun odasında duran telefonumu aldım. Evden çıkarken Selma Teyze de birisiyle konuşmaya başlamıştı.

"Kız da nasıl güzelmiş, ben çok beğendim. Senin oğlan da içine düşecek neredeyse kızın."

Yanlış numara | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin