'Hikayeye başlamadan önce başladığınız tarihi yazmayı unutmayın..!'
'DEĞİŞİME DEĞİL GEREKİYORSA DEĞİŞİKLİĞE ALIŞ..!'
"Baba! annem televizyon izlememe izin vermiyor!" diye atladım babamın kucağına. Kitabının başındaydı yine. Yani anlamıyorum, burada çok güzel çizgi filmler varken niye kitap okuyordu ki? 'Hobilerin sıkıcıymış babacığım' dedim içimden kafamı iki yanıma sallayarak.
Kitabını sehpanın üzerine bırakıp bana döndü:
"Ne izliyordun bakalım?"
Yanağıma güzel bir öpücük bırakmıştı. Heyecandan sitemimin ne olduğunu unutmuştum. Ah baba, kaç defa dedim beni hazırlıksız öpme diye.
"Mmm şey..."
Gerçekten unutmuştum.
"Mmm ney?" dedi babam.
Beynim düşünmeye başlarken söyleyecek sözleri buldum sonunda, sanki yeni bir şey bulmuş bilim insanları gibi kaldırdım işaret parmağımı.
"Çizgi film. Ama annem izlememe izin vermiyor." diye dudak büktüm, lütfen acı bana, lütfen. Lütfen.Anneme döndü. Sanırım dudak bükmeme dayanamıyordu babam, benim onun yanağımdan öptüğünde dayanamayıp sersemleştiğim gibi.
"Biraz daha izlesek ya anne." dedi, Annesine yalvaran küçük çocuklar gibi dudak bükmüştü o da. Gülmeme sebep oldu bu çocuk gibi hali.
"Olmaz! Almila'nın uyuması lazım, geç oldu." tekrar dudak büktüm babama son kez şansımı deneyerek, ve işe yaramıştı."Tamam Akşın. Ben yatırırım biraz izledikten sonra." demiştim dayanamadığını. "Değil mi küçük hanım?"
Bana dönmüştü tekrar.
"Tamam birazcık izleyeyim. Söz veriyorum hemen uyuyacağım..."Annem yanımızdan ayrıldığı sıra babamın anneme söylediği cümle, beynimin içinde parmak kaldırarak ben burdayım dercesine belli etti kendini. Merak ettim, babam da mı izleyecekti benimle?
"... Sen de mi izleyeceksin baba?" burnumu tutup: "Evet küçük hanım, izleyelim bakalım şu sevdiğin diziyi."Ne! Dizi mi?
Hemen atladım söze, "Dizi değil, çizgi film baba!" kızmıştım babama. Kelimelerin yanlış kullanılmasından hoşlanmazdım. Sözcüklerin doğal ve düzgün halleri varken onların değiştirilmesini pek hoş karşılamazdım o yüzden.
"Tamam tamam küçük hanım, kızmayın lütfen. Çizgi DİZİ'nizi demek istemiştim." diyerek vurguladı 'dizi' kelimesini. Daha da düştü kaşlarım.
"Babaa!"
"Haa evet. Çizgi film." dedi ve gülmeye başladı. Küçük bir kaş çatışı sonrasında bende güldüm istemsizce. Az önce kızgındım ama, ne oldu böyle? Uzanıp yanağına küçük bir buse kondurdum. Babam işte; nerede, ne zaman beni güldüreceği belli olmuyordu.
'seni çok seviyorum babacığım...'Bu ses nereden geliyordu böyle? Neredeyse sınav sonuçları açıklanacaktı ve ben hala daha okula geç kalmamak için kurduğum alarmı iptal etmeyi unutuyordum. Alarmım sanki bana 'okul bitti peşimi bırak artık' der gibi tiz sesi ile dolduruyordu içeriyi. Elimi gezdirdim yatağımda sesin nereden geldiğini bulmak için. Neredeyse yatağın her tarafında dolandı elim.
'Neredeydi bu lanet telefon?'
Yerimde doğruldum. Açtım gözümü, o an anladım...Gene o rüyaydı!
Yüzüm düştü istemsizce, gözlerimi kapadım. Peşimi bıraktığını sandığım rüyalarım bu günlerde tekrar varlığını bana hissettirmeye başlamıştı. Ne zaman geleceklerini kestiremez olmuştum. Babam aramızdan ayrıldıktan sonra hep buna benzer rüyalar görürdüm, yani genellikle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜRÜYÜŞ
Teen Fiction'Ellerimi kot ceketimin ceplerine yerleştirdim, yaslandım banka iyice ve hiç bir şey düşünmemeye çalıştım. Gözüm önümde duran mendile takıldı. Ardından mendili tutan kesilen ele, en son da bana bakan koyu, ela gözlere. Hiç bir ifade göremedim o yüzd...