12. BÖLÜM / TUTARSIZ DAVRANIŞLAR

47 17 11
                                    

'KARARSIZLIĞIN CEZASI ZAMAN GEÇTİKÇE BÜYÜR...'

Geleceğimiz yere vardığımızı arabanın camından bizim apartmana benzer küçük bir apartmanın önünde durduğumu görünce anladım. Aile apartmanına benzer bir his saçıyordu, tabi içerisine hala tanıklık etmemiştim, bir tez ortaya koymak için henüz erkendi. Geldiğimiz yer Mogan Gölüne yakın bir yer olduğu için yolculuğumuz uzun sürmemişti.

Araba park edildikten sonra binanın en üst katına çıktık. Selim kapıyı açarken benim girmemi bekledi. İçeriye girince "İstediğini alabilirsin." dedi, gri dolaptaki terlikleri işaret ederek. Dolaba göz gezdirirken erkeklere pek uyuşmayacak mor renkte bir terlik çarpmıştı gözüme. Yeni tanıdığım bu insanların zevki ya çok farklıydı yada hala bilinmeyen ayrıntılar vardı. Bu bilinmeyen ayırtıntılar üzerinde daha fazla durulabilirdi.

"Burada sadece erkekler kalıyor diye biliyordum." dedim imalı şekilde.

"Öyle zaten. Onlar Selinin kullandığı terliklerdi." dediğinde kapıyı kapatıyordu.
"Ben senin terliklerini alabilir miyim?" diye sordum. Terliklerin sahiplerinden sadece o burada olduğu için ondan izin alıp kullanabilirdim ve maneviyatlarına da saygısızlık etmek istemiyordum Selinin terliğini kullanarak.
"Tabi." diyerek omuzlarını silkti sonra siyah terlikleri ayaklarımın önüne bıraktı. Teşekkür ederken terlikleri giydim ve içeri doğru yürüdük. O sırada Acar bir odadan çıkarken göründü. Üzerinde koyu renklerde eşofman ve tişört vardı. Saçları yine bağımsızlığını ilan etmekte geri durmamıştı.
"Hoşgeldiniz." diyerek karşıladı bizi. Ben yerimde dururken Selim teklifini kabul edip koltuklardan birine atmıştı kendini.
"Ayakta kalma istersen." dedi Acar ve Selimin karşısında ki gri renkli koltuğa oturdu. Ben ise Selimin bulunduğu koltuğa yerleştim.

İçerisi geneli koyu renklerde olan eşya ve mobilyalar dizilmişti. Karşıda, küçük bir altlığı olan büyük ekran bir televizyon, onun karşısında ve çaprazlarında büyük koltuklar, televizyon altlığı üzerinde kitap ve oyun konsolu vardı. Benim evimden farkı daha fazla odası vardı ve tabi çok daha iyi döşenmişti. Şuan utansam yeridir. Hani erkekler zevksizdi? Durum hiç onu göstermiyordu ama yada ben çok zevksizdim.

"Böyle baktığına göre sana verdiğim sözü unutmuşsun." dedi.
Aslında geçte olsa hatırlamıştım, sadece önemseyip sözünü tutması beni şaşırtmış ve bir o kadar da mutlu etmişti.
"Hatırlıyorum aslında." dedim, "Ama hastane de olmamamız şaşırttı beni."

Selim yerinde kıpırdandı ve "İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş." dedi sonra odaya girip saniyeler sonra elinde ilk yardım çantasıyla çıktı. Tedavinin burada olacağını anlamam uzun sürmemişti.

"Bilirsin hastane biraz uğraştırıyor." dedi Acar. Selim yanına oturunca yerinde doğruldu.
"İzlemek zorunda değilsin biliyorsun." diye ekledi.
"Sen sözünü tuttun sıra bende." dedim. Böyle şeylerden çekindiğimi sanıyordu ama benim açımdan sorun yoktu. Hem Selim pansumanın son aşamalarındayız demişti. O yüzden zorlanacağımı sanmıyordum.

"Sen söz vermedin." diye düzeltti beni. Söz verirken illa 'söz' kelimesinin kullanılması gerekmiyor, onu hissettirmek gerekiyordu.
"Ama yanında olacağım dedim."

Selim "Herkes hazırsa başlıyoruz o zaman." diye araya girerek çantayı açtı. Acar tişörtünü karnının yarısını ortaya çıkaracak şekilde yukarı çekti. Karnında ki sargıyı yavaşça çıkarınca derisine saplanmış siyah ipler gözüktü. İstemeden yüzüm buruştu. Acaba canı ne kadar acıyordu?

Yarası bir bezle temizlenince yüzünde oluşan görüntü canının ne kadar acıdığını göstermişti. Bakışlarım yüzü ve yarası arasında mekik dokuyordu. Buruşan yüzüm daha da gerildi. Dediğim gibi pek fazla etkilenmiyordum böyle şeylerden fakat duygu durumunuzu sabit tutmanız da bir hayli zordu. Acar karşımda zor saniyeler geçirirken karşısında oturup hiç bir şey olmamış gibi davranmak çok zordu. Ona yardım edemeyeceğimi bilmek açıkçası biraz dokunuyordu bana. Bir taraftan ise en yakın arkadaşının ellerinin altında olması bir nebze olsun rahatlatıyordu.

YÜRÜYÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin