Bu bölümü en az ilk bölüm ki kadar çok beğeneceğinizi düşünüyorum. İyi okumalar.'BUNCA ZAMAN ÇEKTİĞİM ACI YÜZÜNDEN AĞLAYAN GÖZLERİMİ, BİR MENDİL İLE DURDURMAMI İSTEDİ..!'
Hava alanının bekleme bölümünde oturuyordum. Annem, adliyede önemli bir işi olduğu için gelememişti. Aslında biraz da benim itirazlarım ve ona içinin rahat olmasını, kızının artık büyüyüp tek başına yolculuk yapabileceğini söylediğim için de olabilirdi.
Uçağın kalkmasına yarım saat vardı. Saat onda kalkacaktı. Çağlayı bekliyordum, yiyecek bir şeyler almak için yanımdan ayrılmıştı. Şuan benden önce midesini düşünmekle meşguldü.
Tercihler açıklanmıştı, kazanmıştım Ankarayı. Şaşırmamıştım. Çünkü puanımdan belliydi kazanacağım. Çağla ise İstanbul'un dört bir yanı deniz ile kaplı olduğu yetmiyormuş gibi tercihini de yine denize kıyısı olan şehire, İzmire vermişti. Birbirimizden kopacağımız için buruk düşüncelerdeydim. İki dayanağımdan da uzak kalıyordum.
Bir taraftan heyecanlıydım. Üniversite ve yeni bir hayat için, en çokta babamın yanına gideceğim için. Biliyorum, bana sarılamazdı o ama ben sarılırdım sımsıkı, bırakmazdım onu...
Umarım üşümüyordur!
Küçükken onun hep üşümesinden korkuyordum. Çünkü üşüdüğümde titrediğimi, soğuktan kas katı kesilip bir şey yapamadığımı ve çok kötü hastalandığımı bildiğimden babamın da aynılarını yaşamasını istemiyordum. Zamanında yatağımın başında nöbet tutar ben uyuyana kadar beklerdi. Fakat dirayeti benimkinden zayıf olduğu için benden önce uykuya dalardı. O geceler sırf yanımda yatsın diye uyumamaya çalışırdım ki erken uyusun ve benimle geceyi tamamlasın. Bazen de kıyamaz mahsustan uyumuş gibi yapar yatağına dönmesini sağlardım. Anlayacağınız hastayken benden çok daha fazla yorulurdu. Hastalığı o yüzden sevmiyordum ve yüzden benim hasta olmamdan daha çok korkardım onun hasta olmasını."Heey dalgın panda. Ne düşünüyorsun öyle?"
Çağlanın koluma dokunuşuyla irkilsemde toparladım hemen kendimi.
Yanıma oturdu.
"Acaba üniversitede tatlı ve kaslı erkekler görür müyüm? diye düşünüyordum." dedim takılarak.
"Zaafımla dalga geçme küçük hanım..." diyerek koluma vurdu yeniden.
Etrafına bakınıp sanki başkaları bizi duyar diye alçak sesle devam etti:
"Eğer öyle birini görürsen hemen bana haber veriyorsun."
Her zaman ki Çağla işte, ağzı iyi laf yapardu. Benimle başa çıkamayacağını da bilmeliydi ama. "Onu kullandıktan hemen sonra haber veririm. BELKİ" diyerek devirdim gözlerimi.
"Öyle bir şey yapmazsın değil mi?" dudağını büktü.'Sayın yolcularımız, t****4 sefer sayılı Ankara uçağımız on dakika sonra kalkacaktır. Yolcularımızın yerlerini almaları rica olunur.'
Bu anons benim içindi.
"Artık gitmeliyim Çağla."
"Seni çok özleyeceğim biliyorsun değil mi?" dedi, "Ve senin yüzünden bu kadar sulu göz olduğum için de affetmeyeceğim seni." diye de devam etti.Ağlamaya başlamıştı bile. Bu hali gülmeme neden oldu. Çok tatlıydı şuan.
"Sırıtmak yerine sarıl bana, yoksa seni affetmek için vereceğim son şansı da kaybetmiş olursun Almila!" dedi.Benimde gözlerim ıslanmaya başlamıştı. Sarıldık sımsıkı birbirimize, uzun süre de bırakmadık. Sonunda ayrıldığımızda "Seni çok seviyorum Çağla." dedim yaşlı gözlerle. "Yanıma gelmeye düşünürsen çekinme yoksa zaafınla çok kötü oynarım bilmiş ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜRÜYÜŞ
Novela Juvenil'Ellerimi kot ceketimin ceplerine yerleştirdim, yaslandım banka iyice ve hiç bir şey düşünmemeye çalıştım. Gözüm önümde duran mendile takıldı. Ardından mendili tutan kesilen ele, en son da bana bakan koyu, ela gözlere. Hiç bir ifade göremedim o yüzd...