KEYFİLİ OKUMALAR..."HUZURSUZLUĞUN EN İYİ DOSTU ÇOKÇA DÜŞÜNMEKTİR..."
Şu şansızlığım hafta içine denk geldiği için biraz huzursuzdum. Bir kaç günde dersler ne kadar birikmiş kim bilir. Neyse ki üşengeç bir insan değildim. Bugünün işini yarına bırakmayı da sevmezdim.
Dün kızlarla günün çoğunu benim evimde geçirmiştik. Gamze benim için dışarıya çıkmamıştı. Selin ise dersi bittikten sonra bize katılmış bir planı varsa da iptal etmişti. İyi olduğumu söylesem de bir faydası olmamıştı. Her ne kadar bu canımı sıksada bir taraftan hoşuma da gitmişti. Bu beni benimsediklerinin bir göstergesi olabilirdi.
Tüm gün oturup kendi hayatlarımızdan konuştuk. En az konuşan bendim. Bu konuda beni sıkmadıkları için rahatlamıştım. Hastalık her zaman kötü bir durum olmayabiliyordu demek ki. Sohbetin çoğunluğu Gamzeye aitti ve onun konuşmalarının çoğu da hoşlandıkları ile ilgiliydi. Fakat son vakasına değinmemişti. Aslında o çocuğu hoşlandıklarının listesine koymazsak ki hoşlanmıyordu zaten, ondan bahsetmemesi olağandı. Kim kötü anılarından bahsetmek ister ki?
Gamzenin erkek konusunda zevkinin çeşitliliğine çok aldanmayın. Çocukluk aşkını beş yıl sevmiş hatta baya bir beklemiş. Orta okulda hoşlandığı çocuk Gamzenin kendisine aşık olduğunu başka biri aracılığı ile öğrenmiş. Çocukta başka bir kıza aşık olmasına karşın Gamzeye umut vermiş, kendisiyle görüşmeye başlamış. Kızın okul değiştirmesi Gamzenin bu olayda şansızlığı olabilirdi bir nevi. Tabi
bizimki bunlardan bihaberdi. ilk başlarda çok mutlu ilerlemiş aralarındaki ilişki. Taki Gamze, çocuğu o kızla kolkola yürürken görene kadar.Ardından kaç yıl geçmesine rağmen anlatırken gözleri üzüntüyle açılıp kapanıyordu. Bir şey hissettiğini söyleyemem lakin hala etkisindeydi, en azından düşünürken.
---
Cumartesi gününe mutlu bir o kadar da rahat bir şekilde uyanmıştım. Bugün çok daha iyi hissediyordum. Hastalığı tamamen atlattım diyebilirim. Bunu fırsat bilip bazı işlerimi halletmek istiyordum. Bazı planlarım vardı. Bu planlara küçük çantamı boynuma asıp evden dışarı çıkmakla başlayacaktım.Kapıyı kapatıp aşağı inmeye başladığımda bir kat aşağıdan kızgın bir ses yüzüme küçük bir tokat atarak afallattı beni. Bir kaç merdiven daha indim. Görüş alanıma Kaan ve onun kulağına asılan kaptan girdi.
Kaptan kapının önünde durmuş Kaan'ın kulağını iki parmağının arasına almış bir şeyler söylüyordu, kızgındı. Pijamalarıyla kapıda duran Kaan ise başını yana eğmiş çekilen kulağı daha çok acımasın diye uğraşıyordu.
Kıpırdanmadan "Günaydın." dedim, konuya dahil olurcasına. Aslında amacım Kaan'ı kurtarmaktı.Bana dönen kaptanın Kaanın kulaklarını tutan parmakları gevşemişti. Bunu fırsat bilen Kaan anında çekti kulağını, bir eliyle ovuşturmaya başladı. Sonrasında dönen iki başta aynı anda konuştu. "Günaydın kızım."
"Günaydın Almila."
Hala daha acıyan kulağını ovuşturan Kaan, öne çıkıp bana yaklaştı. Bende merdivenleri inerek yanına ulaştım."Daha iyi gördüm seni. Nasılsın?" diye biraz sesli konuşmaya çalıştı, kulağıma yaklaştı "Tam zamanında geldin." dedi fısıldayarak.
Kaptan da bir adım yaklaşıp ilgili bir şekilde sordu:
"Ne oldu kızım? Ne diyor bu hayta?" "Şey... Hastalanmıştım. Şimdi iyiyim ama." diye çekingen bir şekilde yanıtladım. Yeni tanıdığım insanlarla çokta samimi konuşamıyordum, hele ki ilgili davranıyorlarsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜRÜYÜŞ
Ficção Adolescente'Ellerimi kot ceketimin ceplerine yerleştirdim, yaslandım banka iyice ve hiç bir şey düşünmemeye çalıştım. Gözüm önümde duran mendile takıldı. Ardından mendili tutan kesilen ele, en son da bana bakan koyu, ela gözlere. Hiç bir ifade göremedim o yüzd...