Playist:
Alec Benjamin-If We Have Each Other...
Ellerimi kenetlemiş ve başımı eğmiş ellerime bakıyordum. Bir yandan da gelen hapşırığımı tutmaya çalışıyordum. Dudağımı kanatırcasına ısırmaktan canım acıyordu. Artık çok dayanılmaz bir hâl almıştı. Burnum kaşınıyordu. Birdenbire kendimi tutamayarak hapşırdım. Hapşırıklarım "bir kıza göre(!)" çok "erkek gibi(!)"ydi. Yani insanlar bana sürekli bunu söylerdi. Erkek gibi hapşırdığımı, çok kaba hapşırdığımı...
Korku, utanç ve endişeyle önümde oturan Yeonjun'a döndüğümde kahkaha attı. "Hapşırığını bile özleyeceğimi tahmin etmezdim, küçük hanım." Şaşkınlıkla ve anlamlandırmaya çalışarak ona bakarken gülüşü soldu birdenbire. İçimden bir his ise sinirlendi bu duruma karşın. Hep gülmesini istiyordu içimdeki ses. Kendimi tutmasam ve utanmasam kalkıp dudaklarının bittiği kısımdan tutarak yukarı çekecek güldürmeye çalışacaktım.
"Tabii ya... Sen... Sen her şeyi unutmuşsun. Hatırlamıyorsundur şimdi anılarımızı..." Kurduğu cümle beni öyle üzdü ki, öyle derinden etkiledi ki... İçim burkuldu. Keşke geçmişteki benin duygularını ve hislerini hissettiğim gibi anılarını da hatırlayabilsem. Sahi, neden duygu ve hislerini hissediyordum ki? Bu beden onundu ama ruh benimdi. Kafam yine karışmıştı. Gerçi... Elbise ararken beynimde canlanan sesler... Evet, sanırım çağırıştıran bazı şeyler olunca hatırlayabiliyordum da.
"Olsun. Ben sana aklıma geldikçe anılarımızı anlatırım. Hem bize de gülecek bir şeyler çıkar?" Gülümseyerek konuşmasıyla ben de gülümsedim ve başımı salladım. Nedense geçmişteki benin ona gerçekten önem verdiğini hissediyordum.
"Hapşırma olayını anlatayım mı?" Başımı salladım. Sanki dili olduğı halde konuşmayı bilmeyen bir bebektim. "Bir keresinde biz çok küçükken, eve bir misafir gelmişti. Kim olduğunu ben de hatırlamıyorum ama önemli kişilerdi ve sanırım babamla aralarında anlaşmazlıklar vardı. Sürekli bir laf sokma çabası var gibiydi. Sen de o gün birkaç gün önce yağmurda kaldığın için hastaydın. İyileşme aşamasında olsanda hala biraz hapşırıyordun. Ne dendi hatırlamıyorum. Yemek masasındaydık ve çıt çıkmıyordu. Senin kıpkırmızı olduğunu gördüğümü hatırlıyorum ve dudaklarını ısırıp durduğunu. Bir ara ayağa kalkacak gibi oldun ama saygısızlık olur diye tekrar yerine kuruldun. Sonra birdenbire öyle bir hapşırdın ki..." kahkaha attı. Cidden geçmişte bile rezilin tekiymişim. "Herkes neye uğradığını şaşırdı. İlk gülen kişi o adam oldu. Sonra karısı ve kızı. Ardından herkes... aradından sırf senin o tatlılığın ve komikliğine bir daha konuşarak işi çözdüler."
"Vay be!" Ağzımdan kaçan argomsu cümleyle hızla ağzımı kapattım. Çok düşünüyordum ama düşünmeden konuşuyordum. Harika!
Yeonjun bu halime güldü. "Eskiye dönmüşsün..." kaşlarım çatıldı. "Nasıl yani?" Tam ağzını açmıştı ki gelen hizmetliyle sustu. Hizmetli çaylarımızı önümüze koyduktan sonra,"Afiyet olsun." Diyerek eğildi ve gitti. Tam sorumu yenileyecektim ki o konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Retrouvailles|Lee Min Ho
FanfictionGözyaşlarım daha fazla yerinde durmayıp, yanaklarımdan aşağı sağanak bir yağmur misali damlarken hiç onları silmeye yeltenmedim ve onun güzel yüzüne utanarak baktım. "Özür dilerim, prensim..." BXG 2021©️Choi_ChaeHee Başlangıç: 05.06.2021 *Tüm hakla...