Playist: Lee Hi-My Love...
Stres ile ayakta durmuş yanımdaki Seul ve ablam ile sakinleşmeye çalışıyordum. Karnıma ağrılar girmişti. Adet olabilir miydim? Yok, bu kadar stres altındayken olmam pek olası değildi ama karnımdaki ağrılar adet sancısından da beterdi.
Şu anda ne mi yapıyorduk? Yanımdaki ablam ve Seul, ayrıca küçük nedimelerim ile bekliyorduk. Biz ablam ile bir süre konuşmuştuk. Utanç verici gelse de normal olan, herkesin yaptığı ilk geceyi anlatmıştı bana. Aslında daha önce gelip anlatacağını ama bir türlü vakit bulamadığını söylemişti. Bunu fazla üstelememiştim çünkü kocası olan prens, veliaht olmadığı halde savaşta kazandığı başarılar sayesinde çok yüksek bir konumdaydı ve birçok göreve sahipti. Çoğu kişi ile politik olarak yakınlaşmak için davetlerine sürekli katılıyor olmalıydı. Doğal olarak karısı olan ablamı da götürüyordu. Bu durumda meşgul olması hiçte şaşılacak bir şey değildi. Seul'un bana anlattığı bazı derslerden yola çıkarak bunu çıkarmıştım. Bu yüzden son anda yetişen ablam, düğün başlamadan hemen önce hızlıca bana anlatmıştı ve tam o sırada içeri küçük iki çocuk girmişti. Seul onların benim nedimem olduğunu nikaha kadar yanımda kalacaklarını söylemişti. Oldukça tatlıydılar.
Sanırım baba tarafından bir akrabamızın çocuklarıydılar. Seul'un da dediği gibi beni hiç yalnız bırakmıyor, benimle konuşup ilgileniyorlardı. Yaşları küçük olsa da sanki çok büyüklermiş gibi davranışlar sergiliyorlardı. Arada dayanamayıp mıncıklıyordum. Acaba benim çocuklarımda böyle tatlı olur muydu?
Gerçi şu an evlendiğim kişi, bir veliaht prensti. Oldukça gıcık biri ve Tanrım! Biz evleniyoruz! Neden, neden... Hemen geleceğe dönmek ve tüm bunları unutmak istiyorum. Tüm bunlar bir kabus ise de birisinin gelip beni hırpalayarak uyandırmasını istiyorum. Tam da şu anda! Fakat hiçbir dönüt alamıyorum. Tek seçeneğim bu...
Acaba bu evlilik nasıl ilerleyecekti? Nasıl sonuçlanacaktı? O kadar değişikti ki. Ben artık aklımı çalıştırıp bir şeyler düşünemiyordum bile. Her şey oldukça saçma ve akılalmaz olduğu için benim beynim bile error veriyordu. Kalbim her dakikada bir olduğu gibi korkuyla titrerken yutkundum. Düğün yerine beni taşıyacak olan tahtıravan gelmişti. Bir kızın gelin evinine giderken tahtıravana binip götürülmesi bir gelenekmiş. Böylece kız fakir olsada bir günlüğüne bir prenses gibi hissettirilirmiş. Benim böyle hissetmeme gerek yoktu sanırım. Çünkü çoktan prenses oluyordum. Üstelik normal bir prenses değil! Veliaht prensin eşi olan veliaht prenses, ilerideki kraliçe...
Düşününce kraliçe olabileceğimi sanmıyorum. O kadar insanla, işle, partilerle, arkadan bıçaklanmaya ve insanların alttan alttan sokuşturduğu sözlerle nasıl başa çıkacaktım? Yeonjun doğru söylüyordu. Benim orada hayatta kalabilmem için değişmem gerekiyordu. Eğer safsan ya ölürsün ya da değişirsin. Ben değişmeliyim, ölmemeliyim. Gelecekte şu an neler oluyor bilmiyorum. Ya o nehirde öldüm ve Tanrı bana bir hayat daha lütuf edip buraya gönderdi ya da bunların hepsi korkunç bir rüya. Fakat bu kadar gerçekçi ve uzun günlerin birer rüya olduğunu düşünmüyorum. Sanırım gerçekten de öldüm. Eğer öldüysem, Tanrı'nın bana ikinci kez bahşettiği bu hayat ne kadar kötü olursa olsun hayatta olmalıyım... Başarabilirim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Retrouvailles|Lee Min Ho
FanfictionGözyaşlarım daha fazla yerinde durmayıp, yanaklarımdan aşağı sağanak bir yağmur misali damlarken hiç onları silmeye yeltenmedim ve onun güzel yüzüne utanarak baktım. "Özür dilerim, prensim..." BXG 2021©️Choi_ChaeHee Başlangıç: 05.06.2021 *Tüm hakla...