Güneşin ilk ışıkları içerisinde buldunduğumuz odanın camı tahta kapaklarla kapalı olduğu hâlde küçük deliklerden içeri yavaş yavaş sızmaya başlamıştı. Dün gece kesik kesik uyumuş çoğunlukla da uyanmıştım. Prens eğer dışarı çıkarsa halvetin gerçekleşmediği ya da prensin beni yani prensesi beğenmediği gibi daha birçok dedikodu çıkacağı için dün tüm o tartışmalardan sonra bile onunla aynı odada kalmak zorunda kalmıştım. Başta o değil de odayı terk eden ben olmak istemiştim fakat aklıma annem denen kadın gelmişti. Eğer bunu öğrenirse ki prensesin prensi terk ederek odadan ayrılması elebetteki büyük bir ses getirir, dedikodu oluştururdu. Politikadan asla uzak durmayan annemin öğrenmemesi ise imkansız olurdu. Bu yüzden onu bırakıp çıkamamıştım.
Yerimden yavaşça doğruldum ve etrafıma bakındım. Dün gece çoğunlukla uyanık olmama rağmen yerimden hareket etmemiş ve olduğum yerde uzanarak yaşadığım hayal kırıklığını, öfkeyi ve utancı sindirmeye çalışmıştım. Bu yüzden prens mahluku ne yapmıştı hiçbir fikrim yoktu. Zaten baksam bile ne düşündüğünü anlayabileceğimi sanmıyordum. Çünkü yüzü hep ifadesizdi, duygularını çok iyi gizliyordu. Üstelik hiç ses çıkarmadığı için de nerede olduğuyla ilgili bir şey de çıkaramamıştım.
Dün tartışmamızın ardından konuştuğumuz tek şey uyuma konusuydu. "Ben yatakta yatacağım. Siz nerede yatmak isterseniz yatabilirsiniz ama benden en uzak köşede uyumanızı tavsiye ederim. Zira on adımdan fazla yakında olduğunuzu gördüğüm an sizin kim olduğunuzu umursamaz ve şiddete başvururum." Demiştim. Daha önce herhangi bir kavga girişimim olmamıştı ama o kadar öfkeliydim ki o an, onu mahvedecek gücü kendimde hissetmiştim. Benim sinirli çıkışıma karşılık bir şey söyler sanmıştım ama hayır, hiçbir şey söylememişti. Hatasının farkında mıydı yoksa uğraşmak mı istememişti, anlamamıştım.
Odada gözlerimi yavaşça gezdirdim. Penecere kapalı olduğu için birkaç delikten içeri sızan güneş ışınları içiriyi çok da aydınlatmamıştı. Bu yüzden içeriyi pek iyi göremiyordum. Bir süre sonra prensi dediğimi dinlemiş ve benden en uzak köşede yere kıvrılıp uyurken gördüm. Normalde olsa yerde böyle ne altında ne de üstünde hiçbir şey yokken uyurken görmüş olsaydım kendimi çok suçlu hissederdim fakat bunu hak etmişti. Bu yüzden zerre pişmanlık ve üzüntü hissetmiyordum. Aksine içimin yağları erimişti biraz olsun. Umarım soğuk almıştır da hasta olur ve beli tutulmuştur da yürüyemez, belini doğrultamaz sonra da herkes durumu yanlış anlayıp onu utandıracak şeyler söyler.
Sinirle gözlerimi devirdim, ayağa kalkıp pencereye ilerledim. Onun uyumasını umursamadan hızla tahta kapakları açarak çok büyük bir gürültü çıkardım. Bilerek yapıyordum ki rahatsız olsun. Ancak böyle içimdeki sinir biraz olsun dinebilirdi. Kindar biri değildim. Evet, kin tutardım fakat bu uzun sürmezdi. Çok kısa sürerdi hatta. Yalnız bu bencil ve ukala prense karşı kinimin normaldeki gibi kısa süreceğini sanmıyordum. Çünkü benim onurumla oynamış ve beni hayal kırıklığına uğratmıştı, benimle oynamıştı! Haddini bildiğine inanmadan asla dinmeyecekti öfkem.
Pencereyi açmamla beraber içerisine hızla bir ışık doldu. Derin bir nefes alıp arkamı döndüm ve prensin yerde uyurken birden yüzüne gelen ışıklar yüzünden buruşan yüzüne ve çatılan kaşlarına bakıp gülümsedim. Beter ol! Yerinde kıpırdanmaya başlamasıyla beraber pencerenin önünden çekildim ve ışıkların ona daha çok gelmesini sağlamış oldum. Fakat artık prense dikkatimi vermeyerek kenardaki minik masanın çekmecesini açıp oradaki aynayı aldım. Yüzümü kontrol ederken kaşlarım çatıldı. Berbat gözüküyordum. Çünkü güzel bir uyku çekememiştim bu pislik yüzünden.
Aynayı kenara bıraktıktan sonra üzerimdekilere bakarak iç geçirdim. Bunlarla dışarı çıkıp gidemezdim. Sonra aklıma gelenle rahatlayarak gülümsedim. Hizmetliler bunun için yarın rahatça giyip çıkabileceğim bir elbiseyi dün biz gelmeden önce koymuştu. Biraz etrafı karıştırdıktan sonra bulduğum hanboku giymek için pencerenin birkaç metre solunda kalan paravanın arkasına geçtim. Elbise oldukça güzeldi. Üst kısmı beyaza yakın derecede açık bir lila, alt kısmı ise daha koyu lilaydı ve üzerinde işlemeler duruyordu. Üstümü giydikten sonra bu sefer de saçlarımı açarak tekrar topladım ve hizmetlilerin bıraktığı tokayı topuzumdan geçirdim. Şimdi daha rahat hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Retrouvailles|Lee Min Ho
FanfictionGözyaşlarım daha fazla yerinde durmayıp, yanaklarımdan aşağı sağanak bir yağmur misali damlarken hiç onları silmeye yeltenmedim ve onun güzel yüzüne utanarak baktım. "Özür dilerim, prensim..." BXG 2021©️Choi_ChaeHee Başlangıç: 05.06.2021 *Tüm hakla...