Playist:
JONY-Love Your Vocie...
At hızlanmaya başladığında kayışlara sıkı sıkı tutundum ve resmen boynuna yapıştım. İlk kez at sürdüğüm halde düşmekten hiç korkmuyordum. Üstelik nereye gittiğimi de bilmiyordum. At beni götürüyordu. Yaklaşık on beş dakikadır ilerliyorduk ve bu mükemmel bir histi. Rüzgar yüzümü yalayıp geçiyordu, vücudum buz gibiydi fakat içim sımsıcacık. Kalbim ise ferahtı. Olacaklardan biraz olsun uzak durduğumu hissedebiliyordum.
At sonunda bir tepeye ulaştığımızda dururken nefes nefeseydik ikimizde. Tepe yeşilliklerle doluydu. Birçok ağaç ve çalılık vardı. Attan dikkatli bir şekilde indikten sonra gülümseyerek boynuna sarıldım. Hayvanlar hangi devirde olursak olalım insanlardan daha merhametli ve daha masumdu. Atı ağacın gövdesine bağladıktan sonra ben de ağaca yaslanıp oturdum ve başımı gövdesine yaslayıp derin bir nefes verdim. İşte şimdi olmuştu.
Çektiğim temiz hava o kadar güzel hissettiriyordu ki... Az öncekinin aksine esen rüzgâr bu sefer beni çok fazla üşüttüğü için pelerini kendime sardım iyiyce. Hava eksilere düşmüş olabilirdi. Kar mevsimiydi zaten. Isınmak adına ayağa kalktım ve düşünmeye başladım tekrardan. Bu beladan nasıl kurtulabilirdim ki?
Kaçsam ancak buraya kadar kaçabilirdim. Babam sonuçta ileri gelen bakanlardan biriydi ve soylu biriydi. Beni bulmaları uzun sürmezdi. Üstelik hiçbir yeri de bilmiyordum. Buldukları gibi de ne yapacaklarından emin değildim. Canımı riske atmaya değmezdi. Oflayarak ilerlemeye başladım. Yapacak bir şeyim yoktu. Durup ne olacağını, kaderimin bana göstereceğini izlemem gerekiyordu. En azından şimdilik...
Düşünmeyi bırakıp biraz etrafımdaki güzelliklere bakmaya karar verdim. Kim bilir belki bir daha buraya gelemezdim. Etrafta bir sürü çalılık ve ağaç vardı. Sanırım biraz ilerisi bir ormanının girişiydi. Etrafta cırcır böceklerinin sesleri duyuluyordu. Çok sessiz ve huzur verici bir ortamdı.
Ellerimi çalılara ve çiçeklere sürterek ilerlerken gülümsemeden edemiyordum. Çok güzellerdi. Onların güzelliği içimi bir nebze ısıtıyordu. Birden duyduğum hışırtılar ile kaşlarım çatıldı ve aynı anda kalbimin hızı arttı. Birisi buraya doğru geliyordu. Ya kötü biriyse? Değilse bile yabancıydı çok büyük bir ihtimalle. Adım sesleri bir ata aitti ve at hızını arttırmış buraya doğru dört nala koşuyor olmalıydı. Tekrar kendi atımın yanına dönmek için hamle yapmıştım ki çalılıkların arasından simsiyah ve görenin hayran kalacağı bir at koşarak üzerime doğru gelmeye başladığında korkuyla çığlık attım.
At tam birkaç santim ötemde sahibi dizginlerinden tutup çekmiş olacak, ayaklarını göğe kaldırıp kişneyerek durdu ve tekrar ayaklarını toprağa değdirdi. Korkuyla kendimi kenarda yere atıp otururken nefes nefese kalmıştım korkudan. Elim kalbimde tir tir titiriyordum. Soğuk ise bu zayıflığımı bekler gibi beni daha çok etkilemeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Retrouvailles|Lee Min Ho
FanfictionGözyaşlarım daha fazla yerinde durmayıp, yanaklarımdan aşağı sağanak bir yağmur misali damlarken hiç onları silmeye yeltenmedim ve onun güzel yüzüne utanarak baktım. "Özür dilerim, prensim..." BXG 2021©️Choi_ChaeHee Başlangıç: 05.06.2021 *Tüm hakla...