~3~

4.2K 310 225
                                    

"Jimin acele et!" diye söylendi arkamdan okul otobüsüne binen Jisung. Koltuklarda göz gezdirdiğim için biraz uzun bir süredir kapıda durduğumu fark edememiştim. En arkadan birkaç koltuk doluydu, her zaman oturduğum cam kenarı da çoktan kapılmıştı. Tekli koltuklardan biri boştu fakat fazla ortadaydı. Kimseyle iletişim kurmak istemediğim için oraya oturamazdım. Jisungu daha fazla sinirlendirmemek için biraz ilerledim ve arka tarafa göz gezdirmeye başladım. Arka tarafın üç koltuk önüne, cam kenarına geçtim. Malesef çift kişilik koltuktu ve bu yüzden yanıma mutlaka biri oturacaktı. Hızlıca çantamdan telefonumu çıkarıp kulaklıklarımı taktım ve otobüse binen diğerlerinin nereye oturduğunu izlemeye başladım. Lisa ve Rose sınıfın sevilen ikilisiydi. Bu yüzden en öndeki koltukta yan yana oturmuşlardı. Arkalarında ise Minho ve Jisung vardı. Tekli koltuğa Mina geçip oturdu ve kalanları da diğer yerleri doldurmaya başladılar. Gözlerim Yoongi'yi arıyordu. Bana yakın bir yerlerde oturursa, sürekli kötü bakışlarına maruz kalacağımı biliyordum. ‘Umarım uzaklarda bir koltuğa oturur.’ diye düşünüyordum sadece.

Sabah normal bir şekilde okula gelmiştim. Her zamanki gibi sakince derslere girmiş ve sessizce takılmıştım. Bazen yan sınıflardan tanıdıklarımla kısa süreli sohbetler kurmuştum ve sadece iki kez Yoongi ile göz göze gelmiştim. Sanırım artık dünkü kadar sinirli değildi bana. Bu yüzden uğraşmayı bırakmış olmalıydı.

Otobüste sadece birkaç boş yer kalana kadar herkes binmişti. Yanıma hala kimse geçmediği için kötü hissediyordum çünkü bu yalnız hissettiriyordu, ve de Yoongi'nin geçme olasılığı birazcık endişelendiriyordu beni.

Sonunda yeşil saçlarıyla merdivenlerden çıkıp koltuklara göz attığında onu görmüştüm. O da sırayla herkesin üzerinde gezdirdiği bakışlarını bana değdirip çekmiş, sonrasında hareket ederek arka tarafa doğru gelmeye başlamıştı. Yutkundum, çünkü yanıma geleceğini hissediyordum. Fakat yavaşça yanımdan geçip arka tarafa oturması hafifçe kafamı çevirmeme sebep oldu. Arka tarafta nereye oturduğuna bakarken beni görmüş, tek kaşını imayla kaldırmıştı. Hızlıca kafamı çevirip tekrar önüme döndüğümde ağzımdan hafif bir nefes kaçtı. Artık endişeli değildim fakat, hala yanım boştu. Bu Yoongi'nin yanıma oturmamasından daha çok endişelendirmişti beni. Kapıya diktim gözlerimi, ve yanıma kimin oturacağını gözlemlemeye başladım. Kimse ayakta değildi, sadece bir iki yer boştu ve bunlardan biri benim yanımdı. Bugün sınıf mevcudu ise tamdı yani hala iki kişi vardı otobüse binmeyen. Az sonra otobüse binen iki esmer çocukla gözlerimi onlara çevirdim. İkisi de etrafa göz gezdirdiğinde, çocuklardan biri hızlıca ön taraftaki boş koltuğa oturmuş, tek boş koltuk olarak benim yanımdaki kalmıştı. Esmer çocuk iç çekerek yanıma doğru geldiğinde tekrar yutkunmuştum. Bu Soobindi. Arka tarafta oturanlardan, genelde yüksek not alan fakat derste uyuyan çocuk. Yanıma oturduğunda benim yaptığım gibi kulaklıklarını taktı. Sanırım ikimiz de iletişim kurmak istemiyorduk şu an.

Gözlerimi cama çevirdiğimde bir saniyeliğine Yoongi'nin yanıma oturmamasına üzüldüğümü hissettim. Tamam, iyi anlaşamıyor olabilirdik ama en azından bir iletişimimiz vardı. Kavga ederdik belki, tartışırdık. Ama o beni tanımıyor gibi yapmazdı. Aslında Soobin pek zorba biri değildi diğerleri gibi, sorun benim karakterimdi. Eğer onlarla iletişim kurmak istemediğimi bu kadar belli edersem, onların da yapacağı tek şey karşılık vermekti. Başka suçları yoktu. Bu yüzden ben, Park Jimin, karakterimden nefret ettiğim gecelere maruz kalıyordum. Cevabı olmayan sorular soruyordum belki kendime. Ama her neyse, sanırım bunu ben istemiştim.

Camı izlerken birden yer değiştiren görüntüde Yoongi'nin yansımasını gördüm. Arka çaprazımda oturduğundan, yansıması pencereme düşüyordu. Ki yeşil saçlarından o olduğunu fark etmem geç olmadı. Saçlarını Hoseok'un zorlamalarıyla boyattığına kulak misafiri olmuştum bir keresinde, ve Hoseok'a gerçekten teşekkür etmeliydi. Çünkü ona çok yakışıyordu. Eski siyah saçları da güzeldi ama bu şekilde daha şirin görünüyordu.

Ağzımdan istemsizce kısık bir kıkırtı çıktığında bana dönen bakışlarını fark ettim ve bir an yüzümü gördüğünü düşünerek panikledim, ama sadece cama doğru bakıyordu. Birkaç saniye sanki bana bakıyormuş gibi hissettiğim yüzüne ona bakarak karşılık verdiğimde bakışlarını çekerek kafasını geriye yasladı ve gözlerini kapattı. Tahminimce uyuyordu. Ben de kafamı hafifçe cama yasladığımda kulağımdaki huzur veren piyano sesine kapattım gözlerimi. Yolculukları çok severdim, özellikle de müzikle geçenleri. Bu yüzden kısa sürede fark etmeden uyuya kalmıştım.

Sadece 20 dakika sonra gözlerimi açtığımda hala otobüsteydik fakat çok hareketliydi. Kulaklıklarımı çıkarıp göz attım etrafa. Bazıları oturduğu yerden ayağa kalkmış, bağıra bağıra şarkı söylüyordu. Bu görüntüyle yüzümü buruşturduğumda arkamı döndüm. Yoongi kulağında kulaklıklar, sanki hiçbir şey olmuyor gibi umursamaz bakışlarıyla telefonuyla ilgileniyordu. Ona baktığımı nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde her fark ettiğinde, gözleri hızlıca bana döndüğü için panikliyordum, şu an olduğu gibi. Bana dönen gözleri hiçbir tepki vermeyen yüzüyle birleşmiş, umursamaz ama tehtidkârca bakıyordu. Tekrar önüme döndüm ve tüm otobüse göz gezdirdim, kendini önemli sanmaması için. Tekrar kulaklıklarımı takıp ortamdaki sesi bastırmak için sesi fulledim ve yeni gelen mesaja tıkladım.

Min manyak Yoongi adlı kişiden bir yeni mesajınız var

Mesajı aç       okundu olarak
                          işaretle

Min manyak Yoongi:
Bakmayı kes, turuncu kafa.

Yüzümü buruşturduğumda mesaj yazmak için klavyeye dokundum, fakat ne yazmam gerektiğine bir türlü karar veremediğimden bir dakika kadar hiçbir şey yapmadan bekledim. Sonunda basitçe yazmaya başladım.

Siz:
Sana bakmıyorum, yeşil kafa?

Min manyak Yoongi:
Otobüse bindiğinden beri bakışlarını fark etmedim mi sanıyorsun? :)

Siz:
Sadece etrafa bakıyordum, sana baktığımı düşündüğüne göre bana bakıyorsun demektir ha?

Min manyak Yoongi:
Sana bakmıyordum.
Kes sesini ve önüne dön turuncu kafa. Ayrıca daha fazla yazma.

Siz:
Bana yazan sendin Yoongi.
Asıl sen önüne dönmelisin.

Min manyak Yoongi:
Yanına oturmamı beklemiştin sanırım?
Daha çok beklersin falan desem ağlamaya başlamazsın değil mi?

Siz:
Şaka mı yapıyorsun sen?
Sadece yanıma oturmaman için dua ettim. Ve ah, tanrı kabul etmiş olmalı ha?

Min manyak Yoongi:
Hadi ama Jimin :)
Soobin mecbur kalmasa yanına oturmazdı. Bu yüzden yanına oturmamı istiyordun, çünkü herkes senden nefret ediyor.

Siz:
Benden nefret etmiyorlar.
Yanıma oturmanı falan da istemedim Yoongi.
Daha fazla kendini kandırma.

Min manyak Yoongi:
Kendini kandırmak? Bu senin işin.
Park Jimin, herkes senden nefret ediyor. Anla bunu.

Siz:
Min yoongi, sen de bunu anla o zaman. Diğerleri umrumda bile değil ama senden en çok ben nefret ediyorum. Bunu unutma.

Min manyak Yoongi:
Oh, kuyruğuna mı bastım?
Göze göz, dişe diş ha?
Nefreti severim, güçlü bir duygudur jimin :)
Ayrıca işin zor çünkü sana bunu her zaman hatırlatacağım.

Siz:
Kes artık sesini.

Min manyak Yoongi:
Herkes senden nefret ediyor.

___

~💜Hayat nefret için kısa.💜~

•~|ʙᴜʟʟɪᴇs|~•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin