~19~

2K 184 241
                                    


Jimin

"Hızlı olursan sevinirim." dedim yavaş adımlarla yürüdüğü için arkamda kalan çocuğa kafamı çevirip sitem ederken. Gözlerime bakıp adımlarını yavaşlattıktan sonra ne dediğimi anlamış gibi "Ah, pekala..." diyerek bana biraz daha yaklaşıp yanımda durdu. Yürümeye devam ettiğimizde ise hiçbir şey değişmedi, yine arkamda kaldı.

Markete sadece bir sokak kalmıştı. Hemen ileride yanan ışıkları gördüğümde biraz daha hızlandım. Aramızda bir diyalog geçmediğinden ortam sessiz ve gergindi ve bunun bir an önce bitmesi için acele ediyordum.

Sonunda marketin önüne vardığımda onu beklemeden sürgülü kapıyı çekip geri kapatarak içeri girdim. O, tekrar açtığı kapıyla markete adımını attığında ben çoktan ramen kutularının olduğu raflara doğru ilerliyordum. Arkamdan seslenişini duydum. "Jimin, acele etmene gerek yok. Yavaş ol."

Umursamadım. Duymamış gibi yaparak elime birkaç kutu ramen aldım ve onları üst üste koyarak arkamı dönüp ona baktım. "Alacağın başka herhangi bir şey yoksa gidelim."

"Ah, birkaç ufak zımbırtı lazım."

"Öyleyse acele edip bul onları."

"Acelemiz yok, neden acele ediyorsun?"

Derin bir iç çektim. "Bir an önce eve varmak istiyorum çünkü. Hem, hava soğuk."

Düşünür gibi baktı ve bir şey söylemek üzere olduğunu fark ettim. "Ah, istersen ceketimi-"

"Hayır." Cümlesini bitiremeden sözünü kestiğimde yutkunaraktan sustu ve elimdeki kutulara baktı. "Yardım etmeme izin ver."

Elini uzatıp kutuları almaya yeltendiğinde "İhtiyacım yok, sen diğer malzemeleri-" diye söylenirken birkaç paket kolumdan düşerek yere yuvarlandı ve ben onlara bakarken Yoongi, "Evet, ihtiyacın yok." diyerek düşen kutulara uzandı. O eğilirken, içimden bir ses ona tüm gücümle tekme atmamı söyledi.

Bunu isterdim. Ama yapmadım. Çünkü sanırım, açıklamam pek kolay olmazdı. Ama yine de bu fikri aklımda bir köşeye not aldım ve kafamı iki yana sallayarak ayağa kalkıp kutuları yandaki tekerlekli alışveriş sepetine ekleyişini izledim. Bana uzanıp "Ver, onları da ekleyeyim." dediğinde ona emin değilmişcesine baktım. Bunu kendisinin de fark ettiği çok açıktı ki suratındaki ifadenin bir saniyeliğine tekrar özür dilemek üzere olduğunu fark ettim. İç çektim ve kutuları ona uzatıp koluna bıraktım. Hepsini benden dikkatlice aldıktan sonra sepete ekledi.

İşimizin bittiğini düşündüğüm için olduğum yerde durdum ve neler alabileceğini görebilmek için sepetle beraber içecek reyonuna ilerleyen Yoongi'nin arkasından gittim. Sonunda reyona vardığında sepeti tutan elleriyle cam kapaklı dolabı açarak en üst rafta bulunan pahalı içkilere uzandı. Kaşlarım çatıldığında "Sen ciddi misin?" diyerek baktım ona.

Kafasını çevirip bana baktı. "Neden ki?"

"Elindeki şey çok ağır bir içki. Yaşına uygun olduğunu sanmıyorum."

"Ne zamandan beri benim için endişeleniyorsun?" dedi ifadesiz gözlerle içkiyi sepete yerleştirirken. Sustum. Ya da aksine, kısık sesli bir küfür sundum ona. Duyduğuna emin olmama rağmen bir şey söylemeden ilerlemeye devam etti. Yosun ve doğranmış sebze paketlerini sepete eklerken "Onu aldığımı kimseye söyleme. Haberleri yok." dedi.

"Ne? Ne demek haberleri yok?"

"Sojudan başka bir şey içmediler. Beni de öyle sanıyorlar."

Yüzüne bakmak için adımlarını hızlandırıp yanına geçtiğimde "Sana o şeyi satmayacaklar." dedim suratına karşı.

•~|ʙᴜʟʟɪᴇs|~•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin