~4~

3.9K 311 361
                                    

Yanımdaki Soobin hareketlendiğinde gözlerimi açtım ve kulaklıklarımı çıkardım. Gelmiştik sonunda, herkes yavaş yavaş inmeye başlamıştı bile otobüsten.

Soobin çıktığında kulaklıklarımı ve telefonumu çantama atarak ben de kalktım ayağa. Dışarı çıkan kalabalığın arasından ilerlemeye çalıştığımda birinin üzerime ağır bişey ittiğini hissederek arkamı döndüm. Yoongi, çantasını bana doğru itmiş ve "Çantamı taşı." diyerek bana bakıyordu. Ona hiçbir şey söylemeden birkaç saniye baktığımda "Duymadın mı beni turuncu kafa? Çantamı taşı dedim." diyerek yineledi emrini.

"Duydum ama seni ciddiye almıyorum." diyerek önüme döndüğümde çantasını tutan elinin havada kalmasına sebep olmuştum. Arkamdan "Şımarık piç." diyen fısıltısını duyduğumda bunu görmezden gelerek inmiştim otobüsten. Aptal biri değildim, zorbalığa boyun eğecek biri asla değildim. Özellikle böylelerine karşı yapılması gereken; kendilerinin bunu yapacak değerde olmadıklarını göstermekti. Böylece buna son verirlerdi. Yoongi'nin yapmaya çalıştığı şey belki de kötü bir ruh halinde olan beni daha da kötü hissettirmekti. Amacını anlamıyordum ama bunu yapmaya devam ediyordu.

Herkes otobüsten indiğinde ağaçlık bölgenin ortasında bir araya toplanmıştık. Yol ileriden yavaşça yukarı doğru yükseliyor, ve ardından da kıvrılarak en tepeye çıkıyordu. Sadece biraz yürüyecek ve en tepeye çıkacaktık. Bu sırada isteyenler yaprak veya taş gibi şeyler toplayarak bunlarla bir koleksiyon oluşturup sunum yapabilecekti. İyi bir fikirdi ve eğer yapabilirsem sunumun bir parçası olabilmeyi çok isterdim.

"Buraya gelin çocuklar! Evet hepiniz toplanın!" diye seslendi kalabalığa doğa bilimleri öğretmenimiz.

"Pekala, başıma bela almak istemiyorum bu yüzden sakın bir delilik yapıp gruptan ayrılayım demeyin, sadece kısa bir yolculuk yapıp geleceğiz, tamam mı?" diye sorduğunda her kafadan bir ses yükseldi ve susturmak adına araya tekrar girdi bayan Hwang.

"Eğer biriniz bile kaybolursanız arkamıza bakmadan gideriz o yüzden kendi başınıza bela açmayın! Kimse kendini dizide falan sanmasın iyi anladınız mı beni?" diye seslendi ve bu kez susması için herkes onay verdi ona. Sonunda yürümeye başladıklarında koşarak öne geçmişlerdi Lisa ve Rose. Arkalarında da gruplar halinde dağınık yürüyen çiftler vardı. Çantamı sıkıca tutup etrafa bakarak yürümeye başladığımda Yoongi omzuma çarparak önüme geçti ve durup ona sinirle bakmama sebep oldu, tanrım... Beni bu gezide dahi rahat bırakmaya niyeti yoktu.

İç çekerek arkasından gitmeye başladığımda bundan rahatsız olduğunu hissetmişti sanırım.  Çünkü geriye dönüp benim arkama geçti ve "Seninle uğraşmak istemiyorum, bu yüzden önden yürü turuncu kafa." diyerek iteledi beni sırtımdan.

"Kaybolsam da sorun değil, bırakıp giderler ne de olsa. Neden umursuyorsun ki?" diye sordum ona bakarak. Bu sırada hala öndeki grubu takip etmeye çalışıyordum.

"Ezik gibi arkadan yürümen sinirimi bozuyor çünkü."

"Ama bu sefer de sen arkada oluyorsun."

"Endişelenme. Ben ezik değilim."

"Bana ezik demeyi ne zaman bırakacaksın?"

"Ezik olmayı bıraktığında."

"Yoongi ben ezik değilim."

"Bunu senin söylemen hiçbir şeyi değiştirmiyor."

Bir iç çekerek "Nefret ediyorum senden." dedim seslice. Duyduğunu biliyordum.

"Duygularımız karşılıklı."

Önüme döndüğümde bayan Hwang'ın gür sesiyle anlatmaya çalıştıklarını dinlemeye başlamıştım. "HADİ ÇOCUKLAR SUNUM İÇİN BİRKAÇ PARÇA TOPLAYIN. KURU OT İSTEMİYORUM, YAPRAK VEYA TAŞLAR, ANLAŞILDI MI? YAPRAK VEYA TAŞ!" diye bağırıyordu. Etrafıma bakarak sunum için değerli bir şeyler aramıştım. Doğayı seviyordum, çünkü bana karşılıksız bir şeyler veren nadir varlıklardandı. İleride gördüğüm yosunlu taş dikkatimi çekmişti, bu yüzden o tarafa doğru ilerlemeye başladım. Benim hareketlenmemle Yoongi de durmuş "Jimin buraya gel!" diye bağırmıştı.

•~|ʙᴜʟʟɪᴇs|~•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin