~2~

5.1K 327 426
                                    

"Park Jimin." dedi Min Yoongi her zamanki soğuk ve yargılayan bakışlarıyla. Bir elini Jimin'in dikkatini çekebilmek için sıraya koymuş, üzerine doğru eğilmişti.

"Ne var yoongi?" dedim elimdeki  telefonu kapatırken. Arkadaşlarımla olan mesajlaşmamı görmesini istemiyordum.

"Doğa gezisi için katılmak istemediğimi söylemiştim. Neden müdüre söylemedin?" dedi çatık kaşlarıyla. Şimdi hatırlamıştım, geçen hafta doğa gezisi planlaması duyurulduğunda yoongi gelip "Müdüre gelmeyeceğimi söyle turuncu kafa!" diyerek seslenip sınıftan ayrılmıştı.

"Ben senin sekreterin değilim. Gidip kendin söyleseydin. Ayrıca sana tamam dememiştim bile." Kaşları daha da çatılmıştı bu söylediklerimle. Elini çekip doğruldu ve "Ne demek kendin söyleseydin? Bu sınıfın görevlisi sen değil misin?" diye sordu.

"Sınıf görevlisi falan değilim. Ayrıca ben sınıf başkanı bile değilim. Sekreterin hiç değilim. Yani kısaca, gidip kendin söyle."

"Süre bitti bile aptal, söylemediğini bana söyleseydin eğer bunu kendim halledebilirdim."

Ayağa kalktım ve yanından geçmeden önce "Bir dahakine kendi işini kendin halledersin o zaman." dedim suratına karşı ve yanından geçerek kapıya doğru ilerledim. Gideceğim bir yer yoktu, sadece yanından ayrılmak istemiştim. Tam kapıdan çıkacakken arkamdan "İnek sensin diye görevli de sensin sanmıştım turuncu kafa!" diye seslendiğinde durdum ve bir iç çektim. Sinirle arkamı döndüğümde bana bakan alaycı yüz ifadesine iğrenerek bakıyordum. Yine birileri benden nefret ediyordu... Hemde hiçbir zararım olmadan.

"İnek değilim ben. Benden aptalsın diye beni aşağılaman ne acı..."

Duyduğu şey ile yine sinirlendiğini devrilen gözleri ve yaklaşan adımları ile gösterdi bu kez. Önüme vardığında durdu ve "Aptal cesaretine dikkat et. Başka bir işin olmadığına göre sadece görevini yap." dedi.

"Daha önemli işlerim var yoongi."

"Neymiş o? Az önce mesajlaştığın hayali arkadaşlarınla mı takılacaksın? Okulda hiç arkadaşın olduğunu sanmıyorum çünkü."

"Bu seni ilgilendirmez. Ayrıca arkadaşlarım var."

Alay eder gibi güldü. Sonra hala yüzünde duran sırıtış ile dudaklarını büze büze "Pekala, turuncu kafa. Ağladığını görmek istemiyorum. Çık önümden." diyerek kapıdan çıktı. Tam o anda içimde büyük bir sinir dalgası hissettim, bu çocuk beni sinir ediyordu! Hah, ama sorun yok. Çünkü geziye gelmek zorunda ve geldiğinde ben de onun o sinirli suratını kendime karşı göreceğim. İşte o zaman ödeşiriz, Min Yoongi.

Sırama doğru geçip oturdum ve eşyalarımı masaya yerleştirmeye başladım. Az sonra 3. ders başlayacaktı. Birkaç kişi kendi arkadaşlarıyla içeri girdiğinde kitabımı açarak bir şeylerle meşgul gibi görünmeye çalıştım. Yoongi'nin de sınıfa girdiğini önümde hızla kapanan kitap kapağı ile fark ettim. Kitaba vurup kapanmasını sağladıktan sonda bana sırıtarak bakarken en arkadaki kendi sırasına doğru yürüyordu. Sinirle iç çektim ve kapanan kitabı tekrar açtım. Sonrasında başlayan ders ile rahatlamıştım çünkü artık kimse konuşmayacaktı. Yani yalnız hissetmeyecektim.

Son ders zili de çaldığında herkes koşarak ayrılmıştı sınıftan. Ben de dahil birkaç kişi yavaşça toparlanıyordu sadece. Çıkışta Jungkook ile kafeye gideceğimiz için acele etmiyordum. Kitaplarımı çantama yerleştirirken telefonumu alıp gruba baktım. Tam o sırada gelen aramayı açtım ve Jungkook ile konuşmaya başladık.

"Hyung, dersten çıktın mı? Geliyor musun kafeye?"

"Evet jungkook, dersten çıktım. Toparlanıp geliyorum. Sen çıktın mı?"

•~|ʙᴜʟʟɪᴇs|~•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin