kırk beş

18.9K 1.3K 381
                                    

soft analog • karışır izlerin

°

apo
burak

apo sıkıntıdan patlamak üzereydi.

burak'ın evde olmamasından bu kadar etkileneceğini düşünmemişti asla. dershaneden çıkar çıkmaz tek başına eve dönerken bile 'iyi gidiyorsun!' telkinleriyle durumu kontrol altına almaya çalışsa da vakit gece yarısına yaklaştıkça elbette ki evin sessizliği canını sıkmaya başlamıştı.

şu an burak burada olsaydı muhtemelen ders çalışıyor ya da burak onu ikna etmiş ve kaldıkları diziyi izliyor olurlardı. boş boş oturup düz duvarı bile izlemeye razıydı apo, sadece o burada olsun istiyordu.

özlediği evin içinde herhangi bir ses olması değildi, burak'ın sesiydi.

bu kadar takıntılı olması da ayrı canını sıkmıştı bugün. şahit olduğu konuşmayı siktir edip önüne bakması gerekirken hala kafasında dönüp duruyordu mesela.

sıkıcı olduğunu düşünmüyordu, aksine kendi çapında gayet kafa biriydi. sadece ılgaz denilen herif ve geriye kalan bir kaç kişiyle kimyası pek uyuşmamıştı. ona kaba gelen saçma sapan muhabbetler dönüyordu ortamda. tabii ki de oturup izafiyet teorisi tartışacak halleri yoktu fakat bazı şeyler ciddi anlamda saçmalık geliyordu.

burak'la arası hiç öyle değildi, ona sıkıcı gelmiyor olabilme ihtimali biraz olsun rahatlatıyordu. dinledikleri şarkıdan, ufak tefek farklılıklar dışında, izledikleri dizilere hatta takip ettikleri yazarlara kadar çok benzerdi. ortak bir payda da buluşabiliyorlardı çoğu zaman. en yakın arkadaşınla sevgili olma fikri güzel geliyordu ona.

bir şeyler tartışmak hoşuna gidiyordu, hatta bazen sevgili olduklarını unutup bir soru üzerinden hararetli bir kavgaya tutuştukları da oluyordu. geçen gece bir soru yüzünden kavga edip en son helalleşerek barıştıkları o saçma an geldi aklına, önündeki soruya bakarak kıkırdadığını fark ettiğinde sonunda delirmişti.

son bir kez sildi soruyu, aptal bir integral sorusunu bile çözemeyecek kadar doluydu kafası. oysa fazlasıyla kolaydı. bir yeri kaçırıyor ve asla bulamıyordu. kalemin sorunun üzerinde dolanırken odağını toplamış soruya odaklanmayı az buçuk başarmıştı. belki de az buçuktan fazlaydı, öyle ki kapının açıldığını bile duymamıştı apo.

arkadan boynuna sarılan bir çift kolla, çoktan içine işlediği o mayhoş kokuyla kafasını arkaya yasladı apo. burak kıkırdayarak yanağını pürüzsüz yanağına yaslamıştı.

onu bu kadar özlemiş olması garip hissettiriyordu.

"hiç gelmeseydin." dedi apo huysuzca. burak gülerek daha sıkı sarılmıştı kollarının arasındaki bedene.

"e gideyim."

homurdanan apo'yla keyfi fazlasıyla yerine gelen burak önlerinde açık olan test kitabını kapatarak öne ittirdi. apo kaşlarını çatarak kollarını ondan çeken çocuğa baktı. sandalyesini geriye itip burak'a bakacağı sırada sarışının kucağına oturmasıyla neye uğradığını şaşırmıştı.

burak, dumura uğrattığı sevgilisiyle gülerek arkasına yaslandı. bacakları iki yandan sallanırken eli apo'nun sweatshirtünün iplerine gitmişti. özenle yaptığı fiyonku sıkarken apo hala ona bakıyordu.

"burak.." dedi anlamsızca. sarışın saatler sonra onu görmenin özlemiyle onun bu anlamsız cümlesini hiç umursamamış soğuktan buz tutmuş yüzünü açık boynuna bastırmıştı. apo, boynuna değen ıslak dudaklarla gözlerini kapatıp kollarını beline sardı.

öyle normal ⚣ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin