tnk • sen de yan
°
apo
buraksıcacık bir duş ne gelmişti burak'a, gerçi o çamurlu halinden arınmak için birkaç saat daha suyun altında kalmalıydı ya. temizdi ama hala toprak kokuyormuş gibi hissediyordu kendini. annesi o halini görse kesin azarlardı onu. isterdi, bunu gerçekten çok isterdi ama gerçekleşmeyeceğini biliyordu. öyle olsaydı diye cümleye başlamaktan başka yapacak bir şeyi yoktu.
kabinden çıkıp havluyu beline dolarken aynaya döndü. Buğulu aynadan gördüğü kadarıyla saçları bir hayli uzamıştı, dudak büzdü buna. uzun saçlarını seviyordu fakat son günlerde uğraş olmuştu. yine de kıyamazdı orası ayrı. şimdi bir de kurutmakla uğraşacağım diye huysuzlanarak kilidi çevirdi. apo'nun saçlarını sadece havluyla kurutuyor olması sinirini bozuyordu. herif her şeyin kolayına kaçıyordu.
duştan hızlı çıktı diye takılmıştı ona saçını sabunlamana gerek yoktur şimdi senin diye. hala 'ne sabunu oğlum, sarı bezle tozunu alıyorum sadece' diyişine gülüyordu. aklına geldikçe kendi kendine kıkırdayacaktı belli ki.
burnuna dolan kahve çekirdeği kokusuyla içeriye doğru adımladı. apo sıcak bir şeyler yapacağını söylemişti ama çay demleyeceğini düşünmüştü burak. malum, küçük çaydanlığı ocaktan hiç inmiyordu. belli ki bu akşam tercihini kahveden yana kullanmıştı.
gerçi ona biri çay mı kahve mi diye sorsa kesin kahveyi seçerdi. koca bir raf dolusu renkli kupaları, üzerinde bir sürü tuşu olan kocaman kahve makinesi, köşedeki tezgahı kaplayan kahve bir şeyleri -evet, asla o şeylerin adını ezberlemekle uğraşmayacaktı- ve diğer ıvır zıvırlarıyla şu kahvemi içmeden ayılamıyorum diyen tiplerdendi.
her ne demliyor olursa olsun bir an önce sıcak bir şeyler içmek istiyordu ikili. oyun oynayacağız derken buz tutmuşlardı resmen. muhtemelen yarın sabah uyandıklarında ikisi de korkunç bir soğuk algınlığına yakalanacaklardı.
"pişt." dedi burak gülerek, öyle odaklıydı ki işine kısa saçlı çocuk. sevgilisinin onu izlediğini fark etmemişti bile.
mavi gözler onu önce baştan aşağı süzdü. burak kaşınıyor olmalıydı, yoksa hala havluyla duruşunun bir açıklaması yoktu.
"he daha fena hasta olayım diyorsun."
burak gülerek apo'nun yanağına uzandı. bırakılan öpücüğün sesi mutfakta yankılandığında ikisi de kıkırdamıştı. böyle sulu sulu öpülmeyi, öpmeyi hiç sevmezdi sarışın ama konu apo'nun tombul yanakları olduğunda bunun bir önemi kalmıyordu. kızmasa ısırırdı da ama kızıyordu işte.
"kurut saçlarını, fena yamulacaksın bu sefer." dedi apo burak'a bakarak. karşısındaki yeşil gözlerin içi gülerken, emindi ki en az onunki kadar gülüyordu gözleri.
biraz daha dibine girmek istedi kumral. burnuna dolan mis gibi duş jeli kokusuna yaklaşırken buldu kendini. evdeki şeylerin senin benim etiketleri yoktu ama kendi duş jeli onun tenindeyken daha güzel kokuyordu sanki. kazaklarını burak giydiğinde iyi ki almışım bunu diyordu. her şeyi güzelleştiren o gibiydi.
şimdi uzun uzun öpmek istiyordu onu. boynunu, belki biraz çenesini ama en çok dudaklarını. öpmek istediği her yeri teker teker öptü apo, nasıl engel olabilirdi ki bu isteğine, burak gözlerinin içine daha fazlasını ister bakıyorken bir de kendini mi tutacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
öyle normal ⚣
Storie brevisimsekmekkuyin bir mesaj göndermek istiyor simsekmekkuyin: apo sen misin apoalademir: hangi apo'yu aradığına bağlı kardeşim simsekmekkuyin: ayt denemesinde 38,75 matematik neti yapan hayatsız bir orospu çocuğunu arıyorum