kırk bir

17.7K 1.4K 282
                                    

son feci bisiklet • kötü şeyler

°

apo
burak

burak, affetmeye alışıktı.

babasıyla ağır kavgalar eder kapıyı çarpıp giderdi mesela, evden birkaç metre uzaklaştığında hemen affederdi onu. babam derdi, boş ver derdi, takma oğlum bu kadar geçer gider derdi. annesi onu her arayıp baban evde dediğinde aslında gelme dediğini anlar yine kırılırdı, telefon kapanmadan önce 'kendine dikkat et annecim' diyen kadınla yine affederdi onu.

apo, kalbini yerinden söküp alsa hatta üzerinde tepinse bile affederdi onu. ondan başka affedeceği kimse yoktu hayatında.

kırgındı burak, fazlasıyla kırgındı hem de ama yine de onun peşinden sürüklenmesine sesini çıkartmamıştı. eve gelene kadar onu dinlemiş kulaklarını kapatmamıştı. yol ayrımında ellerini ondan ayırmamış üzerindeki montu yere atmamıştı.

acizlik ya da mecburiyet gibi bir derdi yoktu sarışının, apo'ya ihtiyacı vardı sadece. yanlışıyla, doğrusuyla, hatasıyla; onu ondan iyi anlayan kimse yoktu şu sıralar etrafında. duyduklarını yok sayamazdı ama bir daha annesine sarılmak için bile çalacağı bir kapı artık yokken en çok ona ihtiyacı vardı.

saman alevi gibiydi ona olan siniri, yerinde yeller esiyordu şimdi. yine de kırıktı işte. zamana ihtiyacı olduğunu biliyordu. o kırıkları apo'dan başka kimse toplayamazdı hem. düşündükçe, ne dedi sanki diye saçma sapan düşünmeye başlıyordu. babası onu kapının önüne koymamış değildi ya.

sıcak suyun altında kendini mermere yaslamışken biraz olsun rahatlamış hissediyordu kendini. keşke buhar olup yavaş yavaş yok olsaydı buradan, olamıyordu işte.

bugün hiç yaşanmasaydı keşke dedi içinden, bunu çok isterdi.

su damlaları çıplak bedeninden aşağı süzülürken derin bir nefes aldı yüzüne vuran buharla. artık çıkmalıydı, daha fazla saklanamazdı burada. hem içeride kaldıkça dışarıda onu bekleyen apo endişeden öleceğini hissediyordu. pişmanlıktan kafayı yemek üzereydi zaten, bir de bunu kaldıramazdı. sarışın da kapının arkasında inatla onu bekleyen bedeni biliyordu. birkaç kez tıklanmıştı kapısı. en çok da ona kırgındı ya, o üzüyordu işte.

ne yanağındaki morarmaya iz tutmuş parmak izleri canını yakıyordu ne yüzüne defalarca kez kapatılan kapı. birine kendinden daha çok güvenip güveninin boşa çıkmış olması canını yakıyordu. günün sonunda affedeceğini biliyordu ama kırıktı işte.

sonunda çıktı suyun altından. havluyu beline sarıp lavabodan çıktığında apo hala duvara yaslı duruyordu. ona bakmadan odaya girdiğinde adımları takip etti.

"tamam duralım böyle, konuşmadan. kendi kendine çözülsün her şey."

gözlerini devirerek dolaba yöneldi. apo'nun ona ayırdığı kısma çoktan yerleşmiş olan kıyafetlerine uzandığında duyduğu kilit sesiyle arkasına döndü. apo, kapıyı kilitleyip anahtarı cebine attı.

bir şey demeden önüne döndü burak, konuşursa bir şekilde ikna olurdu ona. apo'nun üzerindeki etkisi bu kadardı.

umursamadan belindeki havluyu çözüp iç çamaşırını bacaklarından geçirdi. arkasındaki çocuğun homurdanmasıyla sinirle gülmek istedi bi' an. duyduğu yay sesiyle arkasına döndü tekrar. apo yatağın ucuna oturmuş öylece ona bakıyordu. gri bir eşofmanı bacaklarından yukarı çekti bu sefer. ne söyleyecekse artık söylemeliydi.

öyle normal ⚣ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin