bir

1.9K 164 107
                                    

"Birinin bana gramer çalıştırması gerek. Hem de hemen."

Takashi Mitsuya'nın, büyük bir sorunu vardı aslında.

"Sence aramızda o kadar ingilizce bilgisine sahip olan kim var?" Ken Ryuuguji baygın bakışlarla konuştu.

Parmaklarını, kısa mor saçları arasından geçiren oğlanın da aynı esnada yüz ifadesi daha da düşmüş ve dudakları memnuniyetsizlik ile kıvrılmıştı.

Bir hafta sonrası için, alabileceği en yüksek puanla atlatması gereken ingilizce sınavından sorumluydu. Dönem başından beri uğraştığı birçok problemi de hesaba katınca, fazlasıyla pratiğe ihtiyacı olan tek derse çalışamamıştı.

Ve şu anda da eksiklerini tamamlaması adına ona yardım edebilecek kimse yoktu.

"Chifuyu ve Takemichi'nin bir zamanlar Amerikan Koleji'nde okuduğunun farkındasınız değil mi?"

Kazutora Hanemiya, şimdiye dek saklı kalmış bir sırdan bahsedercesine konuştuğu vakit alayla güldü, Keisuke Baji.

Odadaki herkesin bakışları, bir köşede boğuşmakla meşgul olan Takemichi Hanagaki ve Chifuyu Matsuno'ya dönmüştü.

Yaşanan ani sessizlik sonucu birbirlerinin suratını tırmalamak ile meşgul olan ikili de en sonunda kavgalarına ara vermişti.

"Ne var," diye söylendi Chifuyu. Kaşları çatılırken sol elini ayası ile boğazlamaya çalıştığı çocuğun suratına sertçe vurmuştu. 

Takemichi de arkasındaki yastığı onun kafasına geçirirken yarım yamalak da olsa dalaşmaya devam ediyorlardı.

Son birkaç gündür kedi-köpek gibiydiler ve en sonunda ikisinden birinin yaralanacağı kesindi.

"Mitsuya'ya ingilizce çalıştıramaz mısınız?" Meraklı bakışlar eşliğinde elini çenesine dayarken tekrar etti Kazutora.

Omuz silkerek cevaplamıştı Ken Ryuuguji. Pekala ki bunun imkanı olmadığına emindi.

"Onların da ingilizceyi tam olarak anladığını sanmıyorum." Çok da sesli olmayan bir tonda konuşmasına rağmen onu işiterek alınmışcasına yerinde doğruldu Takemichi.

Hâlâ daha kendisini koltuktan ittirmeye çalışan Chifuyu'nun sıkıca tuttuğu kolunu bir anda bırakırken çocuğun yuvarlanmasına neden olmuştu.

"Bir kere," diye mırıldandı.

"İngilizce oturup çalışılacak bir ders değil. Hatta ders bile değil. İş pratik yapmada."

"Evet vesaire vesaire, sizden medet ummamıştım zaten." Oğlanın sözünü keserek hızlıca konuyu kapamaya çalıştı Takashi Mitsuya.

Gerçekten de Chifuyu ve Takemichi'den yardım almak aklının ucundan dahi geçmemişti.

İkisinin de ingilizceyi öz dilleri kadar iyi konuştuğu bayağı bir gerçekti. Ancak asıl sorun da buydu zaten.

Dile çok aşina oldukları için, bilgisiz birine nasıl yardım edeceklerini çözemiyorlardı.

Üstelik gramer kurallarına çok önem verdikleri de söylenemezdi. Keza sürekli olarak sözlü pratikle uğraşmak zorunda  kaldıklarından dolayı hata yaptıklarının farkında da değillerdi.

Ortaokul hayatlarını kolejde geçirmiş iki kişinin yardımdan çok zararı olması da ironikti aslında.

"Dönem ödevimi kontrol etmem için sana verdiğim zaman ne olduğunu unutmadım hala." Ağzının içinden kısıkça homurdandı mor saçlı olan, bakışlarını Chifuyu'ya dikmişti. 

"Cümlelerin hepsi doğruydu, sana diyorum," diye bağırdı mutfağa giden oğlanın ardından vücudunun yarısı koltuktan aşağı sarkan diğeri.

"Dilin katı kurallara bağlı olma zorunluluğu yok sonuçta!"

"Bunu aldığım notlara anlatsana bir de."

Kaşlarını kaldırarak elindeki bardakları tezgahın üzerine yığarken derince iç çekerek alnını ovaladı Takashi Mitsuya.

Dera çalışması lazımdı, ancak sabahtan beri odasını hatta ve hatta evini işgal eden arkadaşlarını kovamıyordu.

Yatıp yuvarlanmaktan başka bir şey yapmadıkları gibi etrafı dağıtmaları da hoş değildi ayrıca.

"Mikey hala tuvalette mi?" Diye seslendi, odaya geri dönerken.

Keisuke Baji sırıttı.

"Deliğe düşmüştür belki."

"Muhtemelen uyuyakalmıştır." Ken Ryuuguji telefonu ile uğraşırken homurdandı.

"Yine mi?"

"Kontrol edeyim mi?" Nedense garip bir heyecan içinde lafa atladı, Takemichi Hanagaki. Chifuyu'nun yargılar bakışları üzerinde gezindi.

"Mikey'i tuvalette görmek için bu kadar hevesli olman ürkütücü."

"Ben sadece yardım teklif ettim, fesatlık içinize işlemişse suç bende değil kesinlikle," diye mırıldandı sarı, dağınık saçlı olan. Omuz silkerek rahat bir pozisyon alırken alayla gülmüştü ona diğeri.

"Yalan söylemede o kadar uzmansın ki burnun da uzamıyor artık amına koyayım."

"Pinokyo esprisi mi yaptın şimdi sen üç gram aklınla."

"Seni var ya bir sikerim burada, feleğin şaşar Takemichi."

"Sevgilin kızmasın sonra şirin çocuk."

Chifuyu ve Takemichi yine, yeniden kavga etmeye başladığı vakit kendine tanrıdan sabır dileyerek evdeki herkesi kovmaya karar verdi Takashi Mitsuya.

Gerçekten de beklendiği gibi tuvalette uyuyakalan Manjiro'yu da kapının önüne attıktan sonra her bir yanı özenle dağıtılmış olan evini şöyle bir süzdü ve iç çekti.

Yarım yamalak da olsa etrafı topladıktan sonra yorgun bedenini koltuğa bıraktığı vakit telefonunu eline aldı ve aynı saniyede aldığı bildirim ile irkildi.

Bilinmeyen numara:

hey,

sana gramer çalıştırmamı ister misin?

Görüldü, (22.04)

grammar lessons - mitsukkaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin