Hakkai, Takashi'ye üstten bir bakış atıp ilgisini karşısında dikilen ve bir süredir mırın kırın eden kişiye dikti.
"Sen bana tam olarak ne istediğini söylesene," diye patladı en sonunda. Tek kaşını kaldırarak acele etmesini söyler gibi bakmıştı oğlana.
Kendisinden bayağıca küçük görünen diğeri ise kekeleyişi yüzünden cümlelerini tam söyleyemiyordu.
"Benimle çıkar mısın!" En sonunda da büyük bir heyecanla yumruklarını sıkarak bağırıverdi.
Sokaktaki üç beş kişi ve Takashi de duymuştu bunu.
Nefesini tutmuş, ne olacağını hatta daha iyi bir tabirle, cezasını çekip çekmeyeceğini anlamaya çalışıyordu.
Hakkai Shiba o anda şöyle düşündü:
Çocuğun teklifini kabul edip onu şuracıkta öpebilirdi. Çünkü pekala, bu iyi bir intikam olurdu. Üstüne üstlük şirin de bir oğlandı, ona çıkma teklifi eden kişi. Gayet de bundan zevk alabilir, içindeki nefreti onun canını yaktığını bile bile atabilirdi.
Elbette ki kaç gündür mor saçlı olan tarafından yana yakıla arandığını biliyordu. Şimdi ise onun önünde bunu yapmak.. bu iyi bir fikirdi.
Oysa bir diğer yandan da kendi fikirlerinden tiksinerek düşüncelerine şaştı. Kocaman ve beklenti dolu gözler ile sevgisini isteyen bu zavallı çocuğun ne tür bir suçu vardı ki?
Eğer onun yarısı kadar cesur olabilseydim, diye geçirdi içinden. Ben de aynı şeyi yapardım.
Kimsenin samimi duyguları ile oynamaya katlanamazdı vicdanı. Bu yüzden suratına acı bir tebessüm yerleştirdi ve oğlanı biraz daha kenara çekerek ona birkaç cümle söyledi.
Kısacık ve diken diken saçları olan genç ise dudaklarını ısırarak reddedilmenin yangısını yüzüne vurmamaya çalıştı.
"Üzgünüm," diye mırıldandı Hakkai.
"Eminim çok daha iyi birini seveceksin."
Çocuk ona garip bir ifadeyle bakarken parlayan gözleri, birazdan ağlayacağını belli ediyordu.
"Sen yeterince iyisin zaten." Sessizce mırıldandı.
O zaman, öylesine ezik ve muhtaç hissetti ki Hakkai, bir tokat yemişcesine dudakları titredi ve gözlerindeki ifade kayboldu.
Birazdan, sokakta sadece o ve Takashi Mitsuya kalmıştı.
Hala olduğu yerde dikilen uzun boylu çocuğun sarsılmış görünen halinden bir şey çıkaramasa da derince nefes aldı.
İçini saran rahatlıktan utanarak kahkahalar attı.
Başkasının yerine tercih edilmediğini görmekten haz almış ve bundan gurur duymuştu.
Bencilce davrandığının, oğlanın ise kendinden daha da uzaklaştığının farkında değildi.
Hakkai, diğerinin ona yetişme ve birkaç kelime söyleme çabasını yok sayarak hızlı adımlar ile uzaklaşmaya kalkıştı.
"Hakkai," avazı çıktığı kadar bağırdı Takashi.
"Biraz konuşalım! Lütfen?" Aynı serilik ile hala daha yürümeye devam edenin bileğine yapışırken biraz sonra ne duyacağını bilseydi, bunu asla yapmazdı.
"Bırak," titrek bir sesle tısladı, bileğini el hapsinden kurtaran oğlan.
Mor saçlı çocuğa yeniden konuşma fırsatı tanımazken onun gözlerine bir yabancınınki kadar uzak baktı.
"Rahat bırak beni." Güçlükle konuştu.
"Haklıydın, anlamsızdı zaten olanlar. Özrünü falan istemiyorum."
Kısaca olan başını iki yana salladı.
"Hakkai, hayır bak ben... ben onu demek istemiyordum sadece bir an-" kendi sözünü keserek dudaklarını birbirine bastırdı.
"Bilirsin işte, çekindim. Senin, benim dediklerimi söylemeni bekliyordum."
Hakkai önünde ezilip büzülen kişiden hiç haz etmedi o anda.
Hayır, dedi.
Ben böyle birini sevmiyorum.
Onun mesajlar attığı, hakaretler ve engeller yediği kişi bir korkak değildi. Düşüncelerini söylemekten kaçınmaz ve sonu ne olursa olsun dilediklerini yapardı.
Çekinmez, utanıp sıkılmaz ya da sonrasını akıl etmezdi.
En önemlisi de o... onu bu şekilde beğenmiyordu.
Ben daha iyisini hak ediyorum, diye geçirdi içinden. Böyle yavan sözleri, güçsüz kelimeleri değil, çok daha iyisini hak ediyorum.
Hayatı boyunca yaşadığı tüm o geride kalmışlık hissinden bir kez daha tüm gücüyle irite etti. Karşısındaki oğlana kızdığı kadar, korkakça ve sevgi dileniyor gibi ona bilinmeyen bir numaradan yazması da utandırıcı geldi bütünüyle. Yetmezmiş gibi karakterinin asla birini etkilemek adına tatmin edici olmayacağını düşünerek gövde gösterisi yapmak, oğlandan tek bir gece sevgi görebilmek için onu ayartmak, alçakça geldi.
Seçecekse tek bir rolü üstlenmeli ve sadece olduğu gibi davranmalıydı.
"Başka birinden hoşlanıyorum." O yüzden böyle söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
grammar lessons - mitsukkai
FanficMitsuya'nın ingilizcesi kötüydü ve ona ders çalıştırabilecek kimse yoktu. Tek bir kişi hariç. || yarı texting tamamladım?