"Ne bok yiyorsun burada?"
Takemichi Hanagaki, suratını buluşturarak -bu hareketi sürekli yapar, çünkü havalı olduğunu düşünüyor- Takashi Mitsuya'ya yan bir bakış atarken ensesine hızlı bir şaplak geçirdi alayla.
Mor saçlı oğlan, kapının önüne çökmüş, elindeki birayı yudumlarken gökyüzünü izliyordu.
İfadesi pek hüzünlü, görünüşü acınasıydı. Hakkai ile konuşması sonrasında, suratına yumruk yemiş gibi sarsılmıştı.
Reddedildim ben, diye mırıldandı.
Nasıl böyle bir şey olmuştu ki? Hayatı boyunca reddedilen tarafa geçmemişti ki hiç? Bu nasıl bir çelişkiydi böyle? Kesinlikle kabul etmiyordu olanları.
"Reddedildin diye bir de sigara yak istersen, ne melankolik piçsin." Ters bir bakış attı sarışına.
"Sussana bir amına koyayım. Siktir git yanımdan, rahat bırak."
"Rüyanda görürsün," Takemichi'nin bilmiş gülüşü yüzüne yayılmıştı.
"Ben acı çeken arkadaşını yalnız bırakacak birisi miyim sence?"
"Evet." Bu cevaptan sonra, bir süre boyunca birbirlerine baktılar. İkisi de konuşmaya üşenir gibiydi.
"Belki. Biraz. Azıcık. Ama şu an için değil. Ayrıca saçmalık bu bayağı? Fasulye sırığının teki için zırlayacaksan daha çok işimiz var seninle."
"Sus dememiş miydim ben sana?" Tekrardan homurdandı Takashi. Biraz olsun aşk acısı çekmesine de mi izin yoktu?
Hakkai tarafından reddedildiği yetmezmiş gibi, haline üzüntü duyulurmuşcasına arkadaş kalabilecekleri söylenmişti. Evet, tam olarak bunu işitmişti.
"Seninle sevişebilecekken neden arkadaş kalmak isteyeyim gerizekalı!" diye bağırmak istemişti o kısa anda. Bunu yapmadığı için pişmandı hatta.
"Moralin düzelsin diye uğraşırken bana dediğin laflara bakar mısın?" Takemichi'nin sesini yeniden duymak, kesinlikle sinir bozucuydu.
"Baktım." Umursamazca mırıldandı.
"Mitsuya belanı sikerim-"
Bitmeyen sıkıcı ve iç gıdıklayıcı bu diyaloğun o sıradaki kısmında ise beklenmedik bir patlama yaşadı Takashi. Karşılık almamayı ve mümkünse sarışın olanın, e yeter be, dedikten sonra çekip gitmesini beklemişti.
"Sik, onu da sikin. Bende olup da önüne gelenin sikmediği ne kaldı ki zaten?"
Buna karşın ona, dümdüz bir ifadeyle bakıp tekrardan ensesine vurdu Takemichi Hanagaki.
"Ne bağırıyorsun oğlum, ben mi dedim git tanımadığın herifle yat, üzerine de aşık ol diye? Salak salak oturacağına kalk da çocuğu tavlamaya falan çalış o zaman, ne diyeyim daha?" Ensesini ovalarken dudaklarını büzdü mor saçlı olan.
"Başkasından hoşlanıyormuş." Takemichi tekrardan ve tekrardan güldü. Boş anını bulduğu her fırsatta sırıtıyordu zaten. Güzel dişlerini sergilemek varken bunu görmezden gelemezdi tabii ki.
"Bunun seni durduracağını düşünmen çok komik. Bak şimdi, beni dinle... sen ilk önce bu çocukla doğru düzgün bir arkadaş ol, sonrasını gerekirse biz hallederiz. Sıkma canını artık."
"Halleder misiniz cidden?"
"Herhalde oğlum, mal mısın?"
Muhtemelen iki insanın yapabileceği en faydasız konuşmanın sonunda, yumuşadı Takashi Mitsuya. Derin bir iç çekerek birasını kafasına dikledi ve yerinde doğrularak omuzlarını gerdirdi. Takemichi de onunla birlikte ayaklanmıştı.
"Ben sana neler yapacağını derim hem, gel bir el cs atalım, o sırada konuşuruz."
"Bok gibi oynuyorsun amına koyayım, ben oynayayım sen konuş."
"En azından şirin babaya benzeyen biri için ağlamıyorum."
"Takemichi."
"Efendim."
"Sikerim seni."
"Umarım."
-
Takashi Mitsuya üzerindeki hüznü ve garip melankoliyi atmıştı, atmasına ama hala daha büyük sorunları vardı.
Mesela çalışmadığı ingilizce sınavı gibi.
Fakat sonra bu, ona bir fikir verdi. Takemichi'nin de söylediği gibi krizi fırsata çevirebilirdi.
Hakkai, arkadaş kalalım, demişti. Kendisi de tabii, kabul etmek zorunda kalmıştı.
Arkadaş olduklarına göre ise birbirlerine böyle zor ve sıkıntılı sınav süreçlerinde yardım etmeleri gerekirdi.
Bu yüzden, Hakkai kabul edene dek ders çalışmaları için onu zorlamaya karar verdi Takashi.
Ki, zorlama ve tehdite gerek kalmadan bunu da halletmişti. Keza Hakkai, sanki çocuğun geleceğini önceden hissetmiş gibi ona boş boş bakmış ve kolaylıkla kabul etmişti yardım teklifini.
O anda da oturmuş, birkaç gramer konusu çalışıyorlardı.
Aslına bakılırsa Hakkai bir şeyler anlatıyor ve Takashi de onu dinliyormuş izlenimi vermeye çalışarak oğlanı dikizliyordu.
Çocuğun konuşurken ağzının aldığı şekil ve gözlerini kitaba indirdiği vakit titreşen kirpiklerini dikkatle izliyor, fark edildiğinin ayırdına bile varamıyordu.
Sonuç olarak ne Hakkai ile arasını az çok düzeltebildi, ne de sınava çalıştı. Bütün gün boyunca trenleri izleyen inekler misali ağzı açık şekilde oturmuştu olduğu yerde.
Bütün planlarının elinde patlaması haksızlıkken sınavdan önceki gece aldığı mesaj ile dengeler değişmişti.
Bilinmeyen numara:
Mitsuya,
Sınavın cevapları bunlar
İşine yarar umarım.
*bir dosya gönderildi*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
grammar lessons - mitsukkai
FanficMitsuya'nın ingilizcesi kötüydü ve ona ders çalıştırabilecek kimse yoktu. Tek bir kişi hariç. || yarı texting tamamladım?