Parti esnasında ortalığı karıştırıp durdu Takashi Mitsuya.
Güya cidden de merak etmiyordu bilinmeyen numaranın kim olduğunu. Oysaki kendine yalan söyleme konusunda iyi olan herkes, bunun palavradan başka bir şeye benzemediğini homurdanabilirdi.
Ev kalabalıktı. Hiç tanımadığı, yüzünü belki en fazla bir defa gördüğü insanlar dolmuştu içeriye.
Tanıdıklarını bile bir anlığına çıkaramıyor, sonradan mırıldandı duruyordu.
Derken, kaos cidden büyümeye başladı ve aklındaki şeylerin çoğunu unutuverdi.
Baji'nin avizede sallanması büyük bir sorundu mesela. Kazutora'nın da o düşecek diye koltuğu sürekli bir o yana, bir bu yana çekelemesi ise bundan çok ama çok daha büyük bir sorundu.
Mikey etrafta çığlık atarak birini arıyordu ama artık ne içtiyse, kelimeleri tam söyleme yetisini kaybetmişti ve saçmalayıp duruyordu.
Az çok kendine sahip çıkabileceğini düşündüğü Ken Ryuuguji ise neredeydi, kimse bilmiyordu.
Bir başka gizem ise Chifuyu ve Takemichi'nin neyin peşinde olduğuydu. Saatlerdir ortalarda yoklardı ve kesinlikle bir belaya bulaşmış olmalılardı.
Kimse aksini iddia edemezdi.
Takashi Mitsuya odaları gezmeye başladığı esnada koridorun sonunda bağırışma sesleri duydu.
Kaşları çatılırken tahmininin doğru çıkmaması için dua ediyordu.
"Chifuyu! Çıkar dedim sana şunu?"
"Nasıl yapmamı bekliyorsun bunu acaba?"
"Nasıl soktuysan öyle çıkarabilirsin koduğumun gerzeği!"
"Ama acıyor, h-hayır dur çekme!"
"Ya bıraksana, mal mısın-"
"Kopardın işte al! Salaksın ki sen, bak ne yaptığını gördün mü!"
Mor saçlı oğlanın küfür ederek odaya girmesi ile sesler bir anda kesilmişti. Başka biri olsa çok yanlış anlayabilirdi.
Ama yani, Takashi onları tanıyordu. En azından o ana dek.
Takemichi'nin eli nedense Chifuyu'nun ensesine yapışıktı ki, gerçekten de bunun nasıl olduğunu kimse bilmek istemiyordu.
Chifuyu da sızlanıp durduğu için çok garip bir pozisyonda halının üzerinde tepiniyorlardı.
Kapının ağzında dikilen çocuk, onları hiç tanıyamadığını fark etti. Keza, arkadaşlarını daha zeki zannederdi.
"Siz cidden gerizekalısınız değil mi?" diye mırıldandı, bıkkınlık dolu bir sesle.
Takemichi zorlukla yerinde doğrulurken elini çekmeye çalışması ile birlikte diğerinin tekrardan çığlık çığlığa bağırmasına sebep olmuştu.
Aşağıdaki kaos yetmezmiş gibi burası da birbirine girmişti.
Mor saçlı olanın sabır taşını yerlere vurarak parçalamaya çalışıyor gibiydiler.
"Sizi öldürürsem bir daha asla ortalığı dağıtamazsınız bence."
Derinden gelen bir ses tonuyla tıslaması ile iki oğlan da koşarak odadan çıktı ve böylece bir sorun daha kolaylık ile çözülmüştü.
Takashi Mitsuya mutluluk ile sırıtırken arkasını döndüğünde bir anda çarptığı kişi ile sarsıldı ve şok içinde geriye sendeledi.
Hakkai Shiba partiye geleceğini söylemişti değil mi?
O, her zaman sözünü tutan biriydi. Ve nerede durması gerektiğini de iyi bilirdi.
Mahcup olmuş şekilde üzerindeki siyah gömlekteki göze çarpan lekeyi sıkı sıkıya tutarken mırıldandı.
"Lavabonun nerede olduğunu biliyor musun acaba?"
Mor saçlı olanın yazışırken fazla fevri olmasına rağmen, kendisiyle yüz yüzeyken kızarıp bozarmasından hoşlanmıştı o anda.
Takashi ise ekmek tavsiyesi verdiği seksi çocukla böyle karşılaşmayı beklemediğinden afallamıştı.
Kocaman olmuş gözlerini kırpıştırırken kendine gelmeye çalıştı. Ancak elbette bu, basit bir çabadan ibaretti.
"B-ben götüreyim seni." Kekelediği için beynindeki panik odası alarm vermeye başlarken arkasındaki uzun silueti peşine takarak koridorun sonuna dek hızlı adımlar ile yürümüştü.
Hakkai teşekkür edercesine ona çok ama çok etkileyici bir gülümseme sundu bunun üzerine.
Gözleri kısılmış, dudakları kıvrılmıştı. Böyle bir surata sahip olması yasaklanmalıydı diğerine göre.
Basit bir gülümsemeydi bu. Güya öyle olması lazımdı yani.
Takashi Mitsuya çocuğu yalnız bırakması gerektiğini fark etmeyerek orada bir süre daha dikildi.
Kapının önünde olduğu için öbürünü kesinlikle engelliyordu. Hakkai düz bir ifade ile ona bakarken boğazını temizledi.
"Yine ekmekler ile ilgili bir şey söylemeyeceksen lekeyi çıkarmakla uğraşacağım..?"
Bu utanç verici ikaz sonrasında hala daha aklını toplayamazken bir ton daha kırmızılaşarak başını salladı oğlan ve geriye çekildi.
Onu dışarıda bırakışı ile kapıyı örterek keyifle sırıttı Hakkai.
Önceki günün acısını çıkarır gibi önüne sunulan bu ifadeden büyük haz duymuş, onu biraz daha utandırmak adına biraz daha heveslenmişti.
Bu yüzden kapıyı kapattığı gibi geri açtı ve olduğu yerde dikilmeye devam eden çocuğa dik dik baktı.
"Aslında belki, bunu çıkarmama yardımcı olabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
grammar lessons - mitsukkai
FanfictionMitsuya'nın ingilizcesi kötüydü ve ona ders çalıştırabilecek kimse yoktu. Tek bir kişi hariç. || yarı texting tamamladım?