Merhabalar, nasılsınız? 💐 Düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın lütfen. ❤️ Keyifli okumalar dilerim. 🥂
Önce hayaller ölür,
sonra insanlar...~William Shakespeare~
Devam ediyoruz 🪄
Sevilmeyi bilmeyip sevmek çok garipti... Gerçekten bilmediğim bir duyguyu, yaşatmak garipti. Ben bu duyguları yaşamayıp bunu vurgularken bir değişim yoktu. Yine zarar gören bendim tabii ki. Kimseye birşey olmamıştı, ben haricinde.
Gözlerimi açtığım anda karşıma Karahan çıkmıştı. Arslan ardında durmuş sessizliğini korusa da bakışlarıyla ediyordu küfürlerini. İlk uyandığımda kalkmaya çalışmıştım ancak vücudumda ki karıncalanma buna engeldi. Üzerinden bir hafta geçmesine rağmen Karahan'ın lafları çıkmamıştı aklımdan. Aptal olduğumu söylemişti, beni öldürmek için an kollayan biri için harcadığım çabaya küfretmişlerdi.
Belki de haklıydılar.
Bir hafta geçmişti, benden gidişinin üzerinden. Bir hafta olmuştu tüm iletişimimizi keseli. Bana teşekkür etmesini beklemiyordum ancak iyi miydi, yarasının son durumu neydi? Bilmek istiyordum. Parmağında ki alyansın teki hangi kadının elindeydi? Birbirlerini seviyorlar mıydı? Kendi içimde haklı çıkmanın ağırlığı gözlerimi dolduruyordu. Onunla gerçekten de imkansızdık.
"Değdi mi o adama?" Doğan'ın boğuk sesiyle irkildim.
"Söylesene Dela Ezgi, o adama değdi mi? Cemiyet, Tamer amcamın tarafında. Ölümüne neden olacak o herif! Zeki kızdın sen, anlamadın mı amacını? Tamer amcamla seni düşman etmeye çalışıyor işte. Hâlimize bak, başardı da." dedi koridordan dönmemiz için eliyle işaret verirken.
"Ne olursa olsun, pişman olduğunu söyle. Seni tehdit ettiğini söyle. Cemiyet babanın tarafında, baban senin arkanda durur illaki..."
Büyük toplantı odasının kapısına geldik. Eski bir binadaydık. Dışı eskiydi ancak içerisi gayet lüks dizayn edilmişti. İçeride beni bekleyen sorunlara göğüs gerdim ve Doğan kapıyı açtı. İçeri adımlarken üstümde ki sweat'in kollarını avucuma sıkıştırdım.
Babam en baş köşedeydi. Dikdörtgen bir masayken babamın sağında Arslan oturuyor, devamında tanımadığım bir kaç adam ile devam ediyordu. Solunda Haluk amcam ve yine tanımadığım adamlar vardı.
Karahan abim burada değildi. Arslan ise bana bakmıyordu, başı önünde gezinirken diğer herkesin bakışları ortaktı. Öfkeli, gergin, biraz tiksinir gibi, biraz üzülür gibi bakıyorlardı. Sol sonda ki adam hariç. O adamın gözlerinde bunların hiç biri yoktu. Boş bakıyordu kahverengi gözleri. Bir an Ali'nin gözlerine benzetecek oldum ama alakası dahi yoktu, Ali'nin gözleri efsunluydu, bu adam bomboş bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TIMARHANE KAÇKINI
General FictionAdam, abisinin katili olduğunu düşündüğü kadının peşine düşer ve kadınla yanlışlıkla bağ kurarsa... Dela Ezgi Abacı. Abisinin söylemiyle Dela. Babasının söylemiyle Ezgi. Bir beden içinde acının hakimiyetini sürdürdüğü iki karakter... Alaz Ali Aldar...