14. Bölüm / Nefes!

91 9 0
                                    

Merhabalar, nasılsınız? 💐 Düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın lütfen. ❤️ Keyifli okumalar dilerim efenim. 🥂

Gülleri sarı severim; toprağı ıslak, Türküleri yanık, şiirleri hoyrat, havayı nemsiz, çayı demsiz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gülleri sarı severim; toprağı ıslak,
Türküleri yanık, şiirleri hoyrat,
havayı nemsiz, çayı demsiz.
Bir seni olduğun gibi,
Bir seni her şeye rağmen,
Bir seni, hâlâ...

~Ümit Yaşar Oğuzcan~

...

Şarkılar;

Nazan Öncel: Beni hatırla...

...

Devam ediyoruz... 🪄

Her şey farklıydı. Tüm insanların derdi başkaydı. Huylar, gülüşler, yüzler, bedenler farklıydı. Bir tek şey aynıydı Dela Ezgi'nin kalbinde. Ali... Okurken dudaklarında Ali, uyurken dudaklarında Ali, ölürden dudaklarında Ali... Çok uzun süre geçmişti kalbine kor ateş düşeli. Onu gördükten sonra zaman kavramını yitiriyordu zaten.

Her şey farklı dedik. Her şey gerçektende farklıydı. 5 yıl önce Dela'nın gözlerine bir defa bakmayan Alaz Ali, Mavi Boncuk ilan etmişti Dela Ezgi'yi. İlk defa bırakmak istememişti. İlk defa kovulmuştu. Bunun tamamen parmağında ki yüzükle alakalı olduğunu düşünüyordu. O yüzüğü kendi isteğiyle takmış bile değildi oysa.

O Boncuk gözlerde hayat görüyordu. Bir türlü dinlenmeyen zihninin uykusu gizliydi o bir çift Mavi Boncuk'larda. Bırakmak istemiyordu. Elleri yanaklarından ayrılmak istemiyordu. Ona zarar gelsin istemiyordu, kendine zarar vermesini de istemiyordu. Bilmiyordu ki o nikah masasında en büyük zararı Dela'ya kendisi vermişti.

Şimdi de içinde yanan ateşle kolları arasında ki Dela Ezgi'yi kurtarmaya çalışıyordu. Herkes büyük bir şaşkınlığa uğramıştı. Alaz Ali düğününü terk ediyordu. Naz'a fiziksel açıdan hiçbir zarar gelmemişti. Ama Dela'nın durumu kötüydü. O sırada uğuldayan kulakları tiz bir ses duydu Alaz Ali'nin.

"Neden yardım ediyorsun ona?! Alaz! BENİ BÖYLE BIRAKAMAZSIN!"
Ali duymamazlıktan geldi. Arabanın içerisine Dela'yı dikkatli bir şekilde yerleştirdi ve kendiside arabaya binerek Dela'yı tamamen kucağına aldı.

"Neden ölmesini bekleyip bir dere yatağına atmıyorsun onu? Abini öldürdü o senin! Alaz! Bana bunu yapamazsın!" Açılan araba camından Nilüfer bağırıyordu. Alaz en ters bakışlarıyla baktı ona, ağlamaktan gözleri simsiyah olmuştu. Tabi ki Dela için ağlamıyordu, Nilüfer bir daha Alaz Ali'yi o nikah masasına oturtamayacağını bildiğine ağlıyordu.

"Akın, çabuk! Sür şu arabayı!" dediğinde araba en hızlı şekilde hareket etti.

Bakışları kucağında ki yan yatan bedene değince içi acıdı. Elinde ki ceketi sırtına bastırıyordu ancak ceket çoktan kan gölü olmuştu bile. Önde ki Faruk havlu uzattı arkaya. Ali onu da aldı.

TIMARHANE KAÇKINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin