1.7

99 66 11
                                    

Zaman her şeyin ilacıysa ? Geçmiş, gözümüzün önünden şerit gibi niye geçiyor hala ?

Kalktığımda saat henüz çok erkendi etraf aydınlanmamıştı bilene , korumalar dışında herkes yatıyordu diye tahmin ettim ve kapımı açıp mutfağa indim su içmek için, içeriden konuşma sesleri fısıltı şeklinde geliyordu. Bende suyumu içtikten sonra duvarın orada durup sesin geldiği yere baktım, bakmakla beynimin işlevini kaybetmesi bir oldu.

" Ba-baba."

Diye bildim, aklım donmuştu, babam bana döndü ve konuşmaya başladı.

" Sema kızım, açıkla-"

Sözünü kestim ve ben konuşmaya başladım.

" Neyi açıklayacaksın, yaptıkların yetmiyor mu? Ben daha ne göreceğim ha! Dün elini kaldırdın bana, tehtit ettin, deli dedin ya deli bir insan evladına hiç deli der mi? Sen dedin şimdiyse. Bu manzara cidden mide bulandırıcı."

Gözlerimi babam dediğim adamdan çekip Ceylan ablaya baktım. Diksinircesine, üzerinde gecelik vardı ve gecelik varla yok arası bir şeydi göhüs dekoltesi ve kısalığıyla tam bir, o kelimeyi andırıyordu ama ben söylemiyeceğim. Bunca zaman yanımdaydı kendini kandırma Sema senin yanında değildi.

" Sana ne demeli Ceylan abla ? Ne zamandır Birlikte siniz ? Ha abla dedim be ben sana ama sen ? Sadece bu adam için yanımdaymışsın, yazıklar olsun ikinize de."

Dedim ve odama çıktım. Babamı Ceylan ablaya sarılıyken buldum. Ceylan abla babamın sol tarafında, kalbinin oraya kulağını koymuş ve fısıldayarak bireyler söylüyordu. Babamsa, sol eli Ceylan ablanın kolundaydı ve kolunu okşuyordu. Baba dediğimde ise ikisi birden bana dönmüştü ben şok üzerine şok yaşıyordum resmen. Odama geçince kapıyı kilitledim ve kilidi yanıma aldım.

Ceylan abla benden 13 yaş büyüktü, 34 yaşındaydı ama fazlasıyla genç ve güzeldi. Boyalı sarı saçları, ela rengi gözlerine çok yakışıyordu. Ama yapmasını en son bekleyeceğim kişi bilene olmayan Ceylan abla oda bitmişti gözümde. Gözümde yavaş yavaş herkesin kredisi bitiyordu, insan oğlu çiğ süt emmiş derlerdi inanmazdım. Her şeyi kuralına göre oynuyordu bu hayattaki herkes, bense bu oyundaki kukla. O kukla olmayacaktım artık ben oyunu kuracaktım. Yada vicdanıma yenik düşüp böyle devam edecekti.

Kitaplığıma gittim elimi ilk dokunduğum bir kitabı elime aldım, Ece Temelkuran İç Kitabı adlı eseri elime aldım ve herhangi bir sayfa açtım.

İnsan, her şeyi unutuyor da en ihtiyacı olduğu zaman yanında olmayanı, aklını kaybetse unutmuyor.

O kadar hoş bir bölüm hemde fazlasıyla doğru. İnsanlara iyilik yapsak ta, insanlar illa ki ihanet edecek yada başka bir şey çünkü,

Her insanın içinde sakladığı bir yanı vardır, bu yanı ise tüm kötülüklerinin olduğu yanıdır.

Benimse tek kötü yanım merhametim aslında en kötü silah merhamettir çünkü, başımıza ne gelirse kıyamadıklarımız veya acıklarımız tarafından gelir başımıza. Bizse her seferinde eskisi gibi olmayacağımızı dile getiririz ama, her seferinde eski halimize döneriz, çünkü insanlar kolay kolay değişemez. Herkesin illa ki bir dönüm noktası vardır, kendini daha iyi tanır, sevmediği özelliklerini sevmeye başlar, dış görünüşünü kabul eder ve dahası.

Aldığım kitabın hala elimde olduğunu fark edince, geri yerine indirdim. Cam kenarına gittim ve düşünmeye başladım. Beni tehtit etmişti ve ben bu eve gelmiştim, hâlâ hapiste olma ihtimalim vardı ama ben şu an buradayım. Ve aşağıdaki o mide bulandırıcı manzarayla karşı karşıya gelmiştim, annem olsaydı acaba aynısını yapa bilir miydi? Ah Sema çok safsın bir insanın içinde olduktan sonra her şeyi yapardı. Haklısın ama inanmak istemiyorum ve her inanmak istemediğimi hayat yüzüme yüzüme vuruyordu.

Bunları boşverip annemi düşünmeye başladım, Zeynep abla hep yaşamayı seven, sakin, damarına basıldığı zaman taş üstünde taş bırakmayan, zeki, sıcak kanlı, merhametli ve güzelmiş annem. Babam ve annemin hiç fotoğrafları yokmuş, annemin tek olduğu bir iki fotoğraf vardı. Zeynep abla babamın anneme hep kınayan gözlerle baktığını söylemişti. Ben bunu her zaman kendime soruyordum ' babam neden anneme hep kınayan gözlerle bakıyordu ? Annemin ne suçu vardı?' kendi kendime soruyorum ama sorularım hep yanıtsız kalıyordu. Zeynep ablaya da sormuştum annemin babama ne yaptığını ve neden öyle davrandığını ama, bilmediğini söylemişti Zeynep abla. Annemi anlatmasını istediğimde ise, anlatırdı.

' Annenin beyaz bir teni vardı Sema, gözleri açık kahve rengiydi. Annen hep güneşe baktığında gözleri elamsı gibi olurdu, saçları omzunun biraz aşağısında kalırdı, saçına hiç boya sürmezdi çünkü saçları simsiyahdı, gecenin karanlığı gibi. Burnu yüz yapısına göre minicik kalırdı, gamzesinin orada küçük bir ben vardı. Annen sana hep 'güzelim' derdi.'

Annemi hep hayal ederdim ama, gözümün önünde tam anlamıyla annem yokturdu, belki bir fotoğrafı olsaydı daha iyi olurdu ama fotoğrafta siyah beyazdı. . Her akşam Zeynep ablanın babam hakkında dedikleri aklıma geliyor ve babama olan nefretim artıyordu sebebsiz yere. Annemin intihar etmesinin sebebini babam olarak gördüm, hâlâ da öyle görüyorum ama tam anlamıyla ne oldu bilmiyorum. Hava aydınlanmaya başlıyordu ama ben hala camın önündeyim ve düşündükçe düşüncelerde boğuluyordum. Okula kaydımı yaptırmıştı ama gitmek bilene istemiyordum. Banyoya ilerledim ve sıcak bir duş için suyu ayarladım. Bu arada da iç çamaşırlarımı ve giyeceğim kıyafetleri seçmeye başladım. Üzerime beyaz boğazlı bir kazak aldım, onun üzerine de krem rengi, siyah karışımı bir oduncu gömleği, altıma ise dar siyah kot pantolonumu alıp banyoya doğru ilerledim. Temiz getirdiğim eşyaları asgılığa astım ve kapıyı kilitledim. Üzerimdeki kirli eşyalarımı çıkartın ve kendimi sıcak suyun altına attım, gözlerimi kapatmamla, Ceylan ablayla babam gözlerimin önünden geçti. Kapattığım gözlerimi açıp şampuanı elime döktüm, elimdeki şampuanı saçlarımla buluşturdu ve karıştırdım saçlarımın içinde. Bir kaç kere daha köpükleyip duruladıktan sonra, bornozumu bedenime sardım ve kurulanıp, getirdiğim eşyalarımı giyindim. Saçlarımı tarayıp, çekmecede kurutma makinasını çıkardım, derecesini ne sıcak nede soğuk yaptım ve saçlarımı kurutmaya başladım.

~

Ne kadar süredir kurutuyorum bilmiyorum, am abir türlü kurumamıştı saçım, üstüne üstlük birde kabarmıştı. Normalde kurutmam saçlarımı ve evin içinde öyle gezerim ama maalesef ki okula gidecektim ve okul işini ben çıkarmıştım başıma. Saçlarıma baktığımda uzamış olduklarını gördüm kalçanın azıcık yukarısındaydı, kestirsem mi ? Diye düşündüm ama tekrardan okul aklıma gelince kestirme işini sonra düşünmeye karar verdim. Saçlarımın sadece uçları kurumamıştı onuda boşver dim ve tekrardan saçımı tarayıp kendime baktım. Gayet iyi görünüyordum banyodan çıktım ve odamdaki ayakkabı bölümüne gittim beyaz düz olan ayakkabıyı elime aldım ve yere indirip giydim. Evde eski defterlerimden aldım ve siyah sırt çantamın içine koydum, beni okulda ne beklediği aşikardı yani tahmin edebiliyorum. Çete halinde gezen abuk subuk insanlar, küfürlü konuşmalar, sıgara içenler, okula gelip kaçanlar ve dahası. Sıkıla sıkıla odamın kilidini yatağımdan alıp kapıyı açtım. Yavaş adımlarla aşağıya indim ve Handan abladan herhangi bir arabanın anahtarını istedim. Ehliyetim vardı ama pek kullanmayı sevmezdim, yada babam izin vermezdi. Arabanın anahtarı gelince Handan ablaya teşekkür edip dışarı çıktım, beni kurtaran ve babama beni söyleyen çocuk yanıma geldi.

" Sema hanım nereye gidecekseniz ? Ben bırakayım sizi. Babanız öyle emretti."

Birden bire gülmeye başladım.

" Babam sana emir verdi sende uyuyorsun dünki gibi mi ? Suçu sende bulmuyorum ama o babama söyle beni rahat bıraksın, ben kendim giderim kimsenin beni korumasına ihtiyaçım yok. Dün bir iyilik yaptın amenna ama dün dünde kaldı, ben başımın çaresine bakarım. "

Dedim ve arkama bile bakmadan garaja gittim, kapısı açılınca arabanın kilit tuşuna bastım Handan abla zevkliymiş. Önümde siyah BMW duruyordu, arabanın kapısını açtım ve arabaya bindim.

Çıkmaz Sokak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin