12 Kasım 2018
Bazen kendimi gerçekten kötü bir insan olduğumu düşünürken bulurdum. Verilenlerle yetinmeyi bilirmiş gibi yapan ama içten içe hep eksik bir şeyler bulan biri için pek de yanlış sayılmıyor gibi duruyordu. Fedakarlıkları görmezden gelip sadece kendini düşünen bencil biri için de...
Ama bazen ince bir ses sanki düşüncelerimin içine sızar gibi oluyordu. Sorduğu tek bir soru vardı: Ya diğer türlüsü ise? Ya ben hissettiğim şeyleri perdelemek için yaşadıklarıma veya bana yaşatılanlara beyaz bir örtü serip onları temize çekmeye çalışan biriysem? Bana yansıtılan her bir kelimenin sanki benden çıkmış gibi durmasını sağlayan her neyse beyaz örtüyü örtmeye çalışan da oydu belki de.
Zihnimdeki en mantıklı yan bile ikinci durumu kabul etmezdi. Çünkü asıl acı verici olan da bu olurdu. Çünkü bir şekilde içimdeki açığı kapatmalıydım. Hiç olmazsa kapatır gibi yapmalıydım.
Bazıları kimi insanların kaybettikçe ellerindekinin değerini anladığını söylerdi. Ben de öyle olduğumu sanırdım. En azından elimdekilerin bir değeri olduğunu düşündüğüm zamanlarda. Bu tıpkı bataklığa basmadan önce onu fark edememek gibiydi. Ayağımın altındaki zeminin bu kadar boş olduğunu bilseydim eğer, asla adımımı atmazdım. Fakat ben bunu çoktan yapmıştım bile.
Şimdi bana yapayalnız hissettiren, geçici süreliğine verilmiş küçük bir odada otururken, her sabah kalkıp gitmek zorunda kaldığım işi yaparken, annemin bir saksı gibi oturduğu yan odaya onu kontrol etmek için her gidişimde, küçük ailemin nasıl dağılışını her düşündüğümde, tek camlı pencereden yansıyan sokak lambasının hareleri odama düştüğünde ve sanki hayatım boyunca geçireceğim her dakikada o bataklığa batmaya devam edecektim.
Göğsümde uzun süredir yer eden ağrılı hisse rağmen derin bir nefes daha aldım. Her zaman yaptığım gibi umutla biraz daha iyi hissettiğimi düşünebilmek için. Sadece o saniyelerde kendimi suçlamayı bırakabilirim diye.
Buradan kendime baktığımda ne kadar acınası durduğumu biliyorum. Kendimi kendi ellerimle kelepçelemiş gibiyim. Hayatta kaç kişi yapmadığı hatanın bedelini öderdi? Ben de onlardandım işte. Babamın günahını üstlenip birçok yıkıma ön ayak olandım. Onun hatasını açığa çıkartan ben, paramparça olan evimizin günah keçisiydim artık. Ve tam da bu nedenden ötürü annem bir ızdırabı andıran sessizliğine gömülmeden hemen önce ondan özür bile dileyememiştim. O günden sonra da tek kelime etmemişti. Bu sessizliğin sebebinin ben olduğumu biliyorum. Sırf annem daha fazla kandırılmasın diye onu kör bir kuyuya hapsetmiştim. Kuyunun dibinde su kalmamıştı. Ben de neredeyse kopacak olan ipe, kalmayan suya rağmen onu yukarıya çekmeye çalışan biriydim.
Sussaydım gördüğüm şeyler günbegün beni yavaşça zehirleyecekti. Susmak, tek başıma zehirlenmek yerine bunu herkese pay ettim. En çok da anneme.
Şimdi iki yana bölünmüş düşüncelere sahip iki kişi vardı içimde. Kendilerini sıkı sıkıya savunurken hangisine daha çok kulak kabartırsam günden güne yok olup o taraftaki dibe çekiliyordum. Karanlığa doğru sürüklenen bedenim toz olup kaybolacaktı sanki.
Bir tarafım o kadar acımasızca yargılıyordu ki beni, benden nefret ettiğine emindim. Kötü biri olduğumu söyleyip duruyordu. Beni buna inandırıyordu. İşin acınası yanı ona hak veriyor olmamdan kaynaklıydı. Onun sıralamasına gerek kalmadan nedenlerini düşündükçe haklı olduğunu kendi içimde kabul ediyordum.
Bir de diğer tarafım vardı. Onu duymak, düşünmek istemiyordum. Üzülüyordum çünkü ona. Her ağlayışım onun yüzündendi. Kötüyle başa çıkabilirdim. Fakat bu yanım kırık dökük bir harabe gibiydi, ona gelince tüm gücüm tükeniyordu sanki. Senin bir suçun yok deyip duruyordu o da. Bu yaşanan haksızlığa anlam veremiyordu. Ellerinden alınanlar sanki kanadını kırmış bir kuş gibi güçsüz kılıyordu onu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
General FictionUnutulup bir kenara bırakılmış gibiydi. Belki de kimsenin farkında bile olmadığı bir defterdi bu. Eline alıp oturduğu yerde doğruldu. Uzun parmakları yavaşça kahverengi kapaklı defterde gezindi. Adam bilmeden ve ilk kez kimsenin umursamadığı, bir k...