11 Şubat 2019
Bir insan ne kadar yerin dibine girebilirse o kadar girdim bu gece. Neden hep kötü hissetmeye mahkumdum ben? Neden elimden hep en güzel hislerim alınıyordu?
Bazen gerçekten her şeyden bıktığım o aşamaya geliyorum. Hayat anlamını kaybediyor. Karanlık bir odaya hapsediliyorum sanki. Tabii şimdi birçok ipin ellerimde olmasından dolayı daha kolay dönüyorum gerçeğe. Fakat beni içine çeken o karamsarlık hala kapımın önünde. Bir kere yere düşsem yeniden yanımda belirecek. Beni götürmek için uğraşıp duracak ve ben yeniden o karanlık odada kitli kalacağım.
Onu istemiyorum. Hayatımın renklerini, kalbimin çırpınışını, aldığım o temiz nefesi, hissettiğim her şeyi düşmanca elimden alsın istemiyorum.
Dayım bugün çalıştığım bara geldi. Bağırıp çağırdı. Büyük ihtimalle annemin benim yanımda olmasını hala daha sindiremiyor. Bana çok takılmadı. Ne de olsa bir parçam da babama ait, onun için daha kolay vazgeçilebilir bir kişiyim. Bende gördüğünü sandığı her kötü durumu babama mâl edebilirdi. Fakat konu kendi kız kardeşi olunca hazmetmesi daha zordu.
Ona ne oldu, bilmiyorum. Ben çocukken daha katlanılabilir biriydi. Sanki hayat gittikçe ona öyle bir palto giydirmişti ki tamamıyla başka biri olmuştu. O anneannem gibi değildi. Anneannem hep aynıydı ama. Belki de dayım saçlarına ak düştükçe kaybettiği tüm mutluluğuyla giderek annesine benzedi. Onun bu yanını fark etsem de hiçbir şey yaşananları geri sarıp düzeltmiyordu. Nasıl biri olmak istediğini kendi seçmişti, bu yüzden onu hiçbir konuda haklı görmüyordum.
Bu gece gözü kararmış gibiydi. Bar kapısının önünde annemin geri dönmesi için konuşup durdu. İlk başta sakin sakin cümlelerini seçerken çok çabuk bir şekilde değişti. Annemin benimle kalmasının kendi kararı olduğunu söyledikçe köpürdü. Ali'nin aramıza girmesiyle daha da sinirlendi. Bundan sonra annem eğer geri dönmezse onu da kabul etmeyeceklerini söyledi. En sonunda Ali'yle bile takıştılar. Kısa sürede güvenlik aralarına girip ayırdı. Dayımsa giderken bile Ali'ye işaret parmağını sallayıp ona bu yaptıklarını unutmayacak birkaç bakış attı ve gitti.
Oysa Ali, yalnızca dayımın bana olan tutumuna bir son vermesi için aramıza girmişti. Benim yüzümden dayıma bulaşması canımı o kadar sıktı ki bu Ali'nin gözünden bile kaçmayacak boyuta geldi. Dayım adına ondan özür diledim.
"Saçmalama Eylül, görmüyor musun manyağı? Onun için özür falan dileme. Bence kurtulduğun için sevin. Hep böyle miydi o evde de?" Dediğine sorusuna cevap veremedim. Sadece yaşayıp geçtiğim bir şeyi sesli dile getirmek ne kadar zordu. Sesli dile getirmekten korktum. Yok saymak benim için daha kolaydı, daha acısızdı.
Geçip gidecek, dedim kendi kendime. Bir gün her şey geçip gidecek. Hatırlanamayacak kadar uzak kalacak. Kaybolacak.
13 Şubat 2019
Bugün uzun zaman sonra tekrardan ders çalışmaya başladım. Yalan söylemeyeceğim, her şeye yeniden alışmak zor oluyor. Kafam allak bullak. Sadece dersler için değil, okulda bile zorlanıyorum ama alışacağım. En sonunda adapte olup, toparlanacağım.
Zihnim şu an oldukça bulanık. Her şey çok hızlı gidiyor gibi. Bir şeyler yapsam da olanları hep yarım yamalak yapıyormuş gibi hissediyorum. Bir şekilde geçip gidiyor işte.
Kütüphaneye geçip sanki durmadan dönüp duran başıma bir son vererek daha odaklı olmaya çalıştım. Artık her dışarı çıkıp nefes aldığımda her şey daha yerine oturuyor gibi. Bu yüzden kütüphanede ne zaman daralmış gibi hissetsem, temiz havayı içime çekmek için çıkıp dakikalar sonra yeniden yerime geçtim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
General FictionUnutulup bir kenara bırakılmış gibiydi. Belki de kimsenin farkında bile olmadığı bir defterdi bu. Eline alıp oturduğu yerde doğruldu. Uzun parmakları yavaşça kahverengi kapaklı defterde gezindi. Adam bilmeden ve ilk kez kimsenin umursamadığı, bir k...