24 Mart 2019
Hayat çok değişik. Bazen en güzel anılarını içine çeken bir girdapken bazen de elinde hiçbir şeyin kalmadığı, yenildiğini kabullendiğin anda hayatta kalman adına sana su yutmadan devam etmen, nefes alabilmen için imkan sunuyor. Ben de aldığım son nefesi ona sarılırken aldım.
Çoğu imkansızı ve resmiyeti yırtan bu hareketim onunla beni bir başımıza bıraktı. Sadece o anla sınırlı olarak hiçbir şeyi düşünmeden ona dayandım. Sanki peşimde sürüklediğim tonlarca ağırlığı bir kenara bırakıp soluklanmak için güvenle dayanabileceğim tek yerdi kendisi. Aylar sonra gerçekten dinlenebileceğimi hissettim.
Daha yeni yeni tanıdığım bu adam hayatımdaki diğer insalardan daha hassas, daha düşünceli biri gibiydi. Belki her şeyi tam manasıyla saptadığımı düşünmek için çok erken. Fakat artık her şeyi kontrol edecek takâti kendimde bulamıyorum. Bıraktım, eksikliğini hissettiğim her şeyin yerine geçebilecek olan bu adam hayatımın akışına karışsın.
Beni evime arabasıyla götürürken sordu, "şimdi bana neler yaşadığını anlatacak mısın?" Uzun zamandır bu sorunun cevabını beklediğini biliyordum. Fakat o anlatmanın zorluğunu bilmiyordu.
"Önemi yok." Dedim ondan çok kendimi inandırmak istercesine. "Bugün seni bana getiren, o önemi olmadığını düşündüğün şeydi." Haklıydı.Haklıydı, fakat kendimi zarar görmemek için içine hapsettiğim koca duvarları aşmak zordu. Eskiden paylaşmayı becerebildiğim her şey onların üzerine eklenmiş tam tersi olaylarla yok olup gittiğinden beri kendi kabuğumda saklanırken beni günden güne daha ketum bir hâle büründürdü. Anlatmak acı çekmekle eş değer gibiydi sanki. İlk başta olduğu haliyle hiç kalmadı, giderek evrildi.
Önceleri anlatırdım, iyi hissederdim. Dinleyen olurdu, çok nadir de anlayan. Fakat ben anlaşılıp anlaşılmamakta çok takılı kalmazdım. Sonra zaman geçti, anlatmak istedim. Anlaşılmak istedim. Artık etrafımda kimse kalmamıştı. Anlatamadım. Kimse duymak, görmek, bilmek istemedi. Halbuki en çok o zaman ihtiyacım vardı. Yanımdaki her beden kendi hayatının karmaşası içindeyken kim beni dinlerdi ki? Dinlemeden anlam çıkarıp, kendi düşündüklerine inananlardı hepsi. Bu sefer de içimdekileri anlatmak yerine bana yaftalananlarla boğuştum. Onları düzeltmeye çalıştım. Fakat atladığım şey, onların körü körüne bağlı olduğu bu düşünceleri değiştirmeyeceğimdi. Sanki sonucunu bilmiyormuş gibi defalarca denedim. Daha sonra içimde açamadığım, anlatamadığım ne varsa giderek bir başına kaldı. Zarar gören yanlarım onlarla arama duvar ördü. Beni bile böyle güçlü olacağıma inandırdı.
Şimdi ben bu duvarı, kendimi güçlü gördüğüm her seyi geçip ona nasıl anlatacaktım? Belki dünyanın en saçma, en basit şeyiydi. Fakat bu basit olay dahi benim için bu denli zordu.
Hem açık konuşmak gerekirse, kim böyle yaşadığı şeyleri bir çırpıda anlatabilirdi ki? Ne diyecektim? Babam bizi ortada öylece bırakıp gitti, ben de tam da bu nedenden ötürü hastalanan annemle, dayıma gidip uzun süre orada yaşadım. Sonra dayımı da babam sayesinde bırakıp başka bir yere yerleştim. Hatta inanır mısın, babam aylar sonra bir anda öylece karşımda dikiliverdi. Beni asla merak etmeyen babam, evet. Beni bir dekonttan fazla görmeyen babam. Ben de sana sığındım. Ne kadar acizce değil mi? Ama öyle düşünme, insan bazen en olmadık dala dahi sarılma ihtiyacı duyabiliyor. Ben de gördüğüm ilk ilgi tanesinde yanında bitiverdim işte. Çünkü aylardır tanesini bile bulamadığım, beni güçsüz kılan her şey sende toplanmış gibi. Şimdi madem öyle neden hem böyle hissedip hem de kaçıyorsun diyeceksin. Ben de böyleyim işte. En ihtiyaç duyduğum şeye bile yaklaşamıyorum. Emin olamıyorum, güvenemiyorum. Bunu çok istiyorum ama olmuyor. Belki de olmaması daha iyidir. Canımın daha fazla yanması için yerim kalmadı, diyebilir miydim? Diyemezdim. Diyemedim de zaten.
O beni eve bıraktıktan sonra yalnızlık yeniden kollarını bedenime sardı. Hiç konuşmasa, sadece yanımda dursa bile bana iyi geliyordu. Bu nasıl oluyor bilmiyorum. Bildiğim tek şey ona ne kadar ihtiyaç duyduğum ve giderek bunun bendeki karşılığının neye dönüştüğü.
26 Mart 2019
Keşke bazı anılarımızı bir çekmecede saklayabilsek. Onlara en ihtiyacımız olduğu anda çekmeceden alıp yeniden aynı hisleri yaşama şansımız olsa. Keşke bazı anlar tekrar edip dursa. Biz de en sevdiğimizin içine kilitliyebilsek kendimizi.
En sevdiğim anılarımın içine yeniden girip aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaya razıyım. Yenileri için gözüm de isteğim de yok. Eğer böyle bir hak tanınmış olsaydı elimdekilere bakar ve içlerinden en berrak ama aynı zamanda eskiyip en bulanık hale bürünmüş olanını seçerdim. Böylece duygularımı en berrak haliyle yaşar, bedenimi en bulanık şekilde kaybederdim. Bana kalan yalnızca hissettiklerim olurdu. Ve o da sanırım sadece çocukluğumda gizliydi. Baktığım her yeri gördüğüm rüyalara döndüren, yaşadığım şeylerin farkındalığı olmadan hayal dünyasında yaşadığım çocukluğumda.
28 Mart 2019
Enteresan ama iki gün öncesinde istediğim şey tam anlamıyla gerçek olmasa da daha gerçekçi bir şekilde ellerime geçti. Annem ellerime bıraktığı sırada nereden bulduğunu bilmediğim çocukluk fotoğraflarım sayesinde oldu bu. Sadece çocukluğum değil birçok anımızın olduğu bir sürü fotoğraf. Hepsinin eski evde kaldığını düşünüyordum. Fakat annem hangi arada aldığını bilmesem de bir şekilde onları da yanına almış sanırım.
Geride bıraktığımı düşündüğüm birçok şey kendini unutturup zamansız bir şekilde karşıma yeniden çıktığında aslında bunu beceremediğimi çok bariz bir biçimde fark etmemi sağlıyor. Onlara bu kadar takılı kalmanın doğru gelmediğini biliyorum. Fakat içimde engel olamadığım bir şeyler var. Adım atmama izin vermiyor.
Debelenmekten çok yoruldum.
30 Mart 2019
Açıklamaya çalışmak çok zor. Anlatmak, anlaşılabilir olmak...
Emin olamıyorum. Bir başkasına mı anlatmak zor yoksa kendime mi?İki yana ayrılmış düşüncelerim her zaman olduğu gibi yine peşimi bırakmıyor. Yeniden onlarla baş başayım. Kendi içimde bana ait olan düşünceler bile bazı zamanlar çok yabancı. Bir tarafım beni öyle sert eleştirip yıpratıyor ki bunu kendime yaptığıma inanamayacak hale geliyorum. Sonra geçiyor. Bu sefer de kendime hak veriyorum. Ama canım yanmaya devam ediyor.
Bu deftere de yalandan güzellemeler yapacak değilim ya. Biliyorum ki benden başkası hiçbir zaman bu defterin farkında olmayacak. En azından yalnız kalan her yanım, deftere bıraktığım her kelime sayesinde bir harfe bürünecek ve üstünden geçeceğim. Onlar da yalnız kalmadıklarını fark etmiş olacak. Kendimi sadece kendime açacağım. Bu dürüstlük bana iyi geliyor. Uzun zamandır kendime sakladığım, en içimde kalan ne varsa artık benimle. Kelimelerimin üzerini örtmüyorum. Düşündüklerimi yok saymıyorum. Dünyanın en kötü insanı olduğumu düşünecek olursam bile bu bedenden başka sırdaşım olmadığını bilerek, arkamı dönmeyeceğim.
3 Nisan 2019
Onu seviyorum. Artık bu durumu kendime saklayamayacağımı biliyorum. Benim için bir mucize gibi. Sanki bir yanımda herkes durmadan konuşurken o, diğer bir yanda sessizce duruyor. Bütün karmaşanın arasında net olduğunu bildiğim tek şey onun varlığı.
Tamam, kabul ediyorum. Bazen bana çok absürt geliyor. Olmaz, diyorum. Mantıkla baktıkça uzaklaşıyorum. Ama ben de insanım, değil mi? Ve hayat bazen belli kalıplara sığdırılmak istemeyecek kadar düz. Yaşayıp umursamamak, kulak tıkamak her şeyi olağan kılıyor. Bu düzlüğe çıkıntılık yapacak her ne varsa onu yok sayıp devam edeceğim.
Belki de en başta yaptığım yanlış buydu. Doğrusunu istedikçe, kendimi sığmayan kalıpların içine sıkıştırdıkça karşıma çıkacak olan zararı kendi ellerimle büyüttüm. Bu tamamen sivrilmek veya fevri olmakla ilgili değil. Öyle bir şeyi kesinllikle istemiyorum. Bu sadece kendi içimde kendime biçtiğim en ağır zorunluluklardan kurtulmakla ilgili. Hep bu yolu bildim ve hep bu yolu denedim. Dönüp bakınca uğraşıp didindiğim bunca şey başkalarının rahatça alınmış kararlarıyla tuz buz oldu. Şimdi bu kadar dipteyken daha ne denli gömülebilirdim ki o bataklığa?
Her pazar 19.30'da...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
Genel KurguUnutulup bir kenara bırakılmış gibiydi. Belki de kimsenin farkında bile olmadığı bir defterdi bu. Eline alıp oturduğu yerde doğruldu. Uzun parmakları yavaşça kahverengi kapaklı defterde gezindi. Adam bilmeden ve ilk kez kimsenin umursamadığı, bir k...