5 Nisan 2019
Bahar geldi. Sonunda kötü anılarla dolu koca kışı geride, takvimlerin kopan yaprakları arasında bıraktım. Sanırım ömrüm boyunca kışı hiç sevmeyeceğim. Bir daha hiç üşümek istemeyeceğim. Üstümdeki ağırlıkları giderek daha az hissetmeye başladım. Biliyorum, zamanla tamamen kaybolacak. O günün gelmesini iple çekiyorum.
7 Nisan 2019
Üstümden geçilmiş gibi hissediyorum. Birileri sanki hiç acımadan üstüme basarak geçmiş gibi. Hayatımda bir anda öyle şeyler değişti ve ben öyle şeyler yaşadım ki bunun üstünden öylece geçilmesine, yok sayılmasına dayanamıyorum. İşte o zaman, haliyle soruyorum; madem olanların birçoğu geçici süreliğine bu hale geldiyse ben neden bu kadar ağır şeylerin altında kaldım? Neden bana bunlar yaşatıldı?
Bugün Sevgi'den babamın annemle görüştüğünü öğrendim. Ona yapma dememe rağmen beni dinlemedi. Sanki özellikle evde olmayışımı kollamış gibi ben yokken kapımıza gelmiş. Annemle dışarıya çıkmışlar. Anneme ne sorduysam kısa cevaplarla geçiştirildim. Annemin onu affetmeyeceğini biliyorum. Yine de onunla görüşmüş olması bile beni delirtebiliyor.
Ben küçük bir kız çocuğu değilim. Bu yaptıklarım benim şımarıklığım veya kaprisim değil. Tam anlamıyla bir tek benim üzerimden böyle geçilmiş olması canımı yakıyor. Ayrıyetten anlam veremiyorum. Bizi bırakmak için koşa koşa giden o adam ne oldu da şimdi görüşmek istiyor?
Gerçekten artık dayanamıyorum. Ağlamak bile içimdekileri bir nebze olsun azaltmıyor. Aylarca, yıllarca, hiç durmadan ağlamak istiyorum. Belki o zaman içim biraz da olsa soğur. Etimi yakan ateşi içimden kazıyarak çıkarmak istiyorum. Sanki hiçbir şey çare olmayacak gibi. Dayanamıyorum.
9 Nisan 2019
Dünden sonra çok daha iyiyim. Dünden bir önceki gün hissettiklerimi o güne hapsettim. Bunun en büyük etkilerinden biri Savaş. Onu dün, gündüz okulda sadece bir anlığına koridorda gördüm. Sonrasında her ne olduysa akşam ben yatağımda uzanırken odamın kapısını açıp içeriye girişiyle her şey değişti.
Öyle düşüncelere boğulmuş bir vaziyetteydim ki dış kapının çaldığını bile duymamıştım. Kapıyı açan Sevgi de haliyle hocasını evinin kapısında görmesiyle kısa bir şaşkınlık yaşamıştı. Savaş gittikten sonra Sevgi'ye olanları açıklamak da oldukça zordu.
Odamın kapısına sırtım dönük uzanıyordum. Yavaşça kapı açıldı ilk önce, devamında da kapandı. Tanıdık bir koku burnuma dolarken yatağımın diğer kenarı ağırlıkla çöktü. Dönüp baktığımda onu gördüm. Şaşkındım ama içimde kaya gibi oturan hislerim benden çekip aldığı tüm enerjimi öylesine emmişti ki, onun odamda olması sanki oldukça normal bir şeymiş gibi tepkisizdim. O tarafa yakın olan komodinde bıraktığım kitabımın sayfalarından çıkan ses kulaklarıma kadar ulaştı. Sırtı bana dönük olsa dahi yüzünün aldığı ifadeyi ezbere biliyor gibiydim.
Kitapta kaldığım son yeri açtığında okudu.
"Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. Tedirgin etme beni. Bu sefer geride bir şey bırakmadım."Sessizce onu dinledim. O varken zihnimde susmayan her bir ses utanıp bir kenara çekiliyordu. Geride o ve ben kalıyorduk. Bir de onun sesi.
Kitabı yavaşça geri yerine koydu. Bana döndü ama bakmadı. Sırtını yasladı ve bir süre öylece bekledi. Ne çok isterdim, onun zihninden geçenleri bilmeyi.
"Neden burdasın?" Dedim yalnızca.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA
General FictionUnutulup bir kenara bırakılmış gibiydi. Belki de kimsenin farkında bile olmadığı bir defterdi bu. Eline alıp oturduğu yerde doğruldu. Uzun parmakları yavaşça kahverengi kapaklı defterde gezindi. Adam bilmeden ve ilk kez kimsenin umursamadığı, bir k...