1.0

412 24 0
                                    

ben bölümleri düzenlerken yanlışlıkla taslaklardaki bölümleri de sildim elde olan okunma sayısı da gitti :(
___

Kafamı piknik sepetinde arayıp da bulamadığım şekerle tekrardan kaldırdım. Belki de beşinci kez aynı cümleyi kuracaktım.

"Anne burda yok şeker falan!"

"İyi bak İpar, ben gelir de bulursam o şeker kutusunu kafanda kırarım." Gözlerimi devirdim.

"Kafamda ne kırıyorsun ya sen benim? İnsanlar benim gibi güzel kafaya sahip olmak için kaç şişe içiyorlar haberin var mı?"

Söylene söylene şekeri aramaya devam ediyordum. Babamla beraber Rüzgarlara gittiğimiz gün babam ve Anıl Abi kendi aralarında kararlaştırmış ve haftasonu iki aile beraber pikniğe gelmiştik. Yemeğimizi yiyip çay içmeye başlayınca ben çayımı şekersiz içmediğim için şeker aramaya koyulmuştum. Ancak dakikalardır aramama rağmen bulamıyordum. Sanki burada sadece çayı şekerli içen benmişim gibi derdine de ben düşmüştüm.

Sahiden çayı tek şekerli içen ben değildim ki? Saniyesinde Rüzgar ve Bulut'a döndüm.

"Ya elin enayisi ben miyim? Siz de şekerli içiyorsunuz yardım etsenize!"

"Of İpar söylenme de bul şu şekeri bak çayım soğuyor." Bardağını kaldırarak bana laf yetiştiren Bulut'a öldürücü bakışlar atarak başımı tekrardan sepete çevirdim. Hala aramaya devam ederken yanıma gelen kişiye çevirdim kafamı. Eli direkt olarak sepetin hemen yanına gitti ve şeker kutusunu alıp göz hizama getirdi.

"Şaka mı bu?"

"Etrafına biraz baksan mı acaba?" Rüzgar'ın gülmeyle karışık söylediklerine de göz devirip ayağa kalktım. Böyle şeyler olabilirdi. Ne yapayım, öleyim mi? Yüzümü buruşturarak Rüzgar'a tip tip bakmaya başladım.

"Eğer biraz daha öyle bakarsan benden tiksindiğini falan düşüneceğim."

"Düşünmelisin." Biraz daha yüzünü inceleyip muhtemelen hayatımın en büyük yalanını attım ortaya. "Tipsiz."

Kaşları anında havaya kalkıp bana anlamazcasına bakarken ayağa kalkıp aramızda oluşan boy farkı dolayısıyla yüzünü bana doğru getirdi.

"Hazır mısın?"

"Neye?"

"Birazdan çarpılacaksın ya. Onu diyorum. Hazır mısın?"

"Allah Allah niye çarpılacakmışım?" Başını öne eğerek hafifçe gülümsedi ve yeşillerini tekrardan bana çevirdi.

"Bu kadar büyük bir yalandan sonra çarpılman kaçınılmaz olur."

"Hı hı. Aynen ondan." Onu önümden iterek kalktığı yere oturdum. Evet, onun sandalyesine oturmuştum sanki kendi sandalyemin nesi varsa.

Rüzgar da geçip benim yerime oturunca şekeri Bulut hemen elinden kapıp çayına atmaya başladı.

"Senin yüzünden şu çayın tadını alamayacağım. Bir bak buz gibi oldu!"

"Kes be!" Hemen uzanıp şekeri ondan alıp kendi çayıma attım ve Rüzgar'a geri verdim. Yazık biz atacağız diye hâlâ atamamıştı şekerini.

***

Hâlâ kayalıklardan aşağı düşen topumuzun arkasından bakıyordum. Salak Bulut biz voleybol oynarken topa haddinden fazla hızlı vurunca top aşağı fırlamıştı. Kayalıklar inip alamayacağımız kadar dikti ancak çok mesafe olmadığı için de topu halen görebiliyordum.

"Aptal!"

"Ya tamam İpar. Sanki top diye de ölüyordun."

"Ee şimdi ne yapacağız?"

Güzel Kokulum | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin