7 | tekrar mı şimşek

128 20 9
                                    

Ensemizden tutup bizi sürükleyen adamlar resmen vücudumuzu havaya kaldırıyorlardı. Bir sürü koridordan geçtik ve ne olduğunu anlamadan ensemizi bırakan adam bizi itekleyerek bir odanın içine soktu. Birkaç yabancı adam dışında hepsi Koreliydi. Bir Koreli yanımıza ilişip aramıza girdi. Kulağımıza fısıldadı.

"Büyük Patron gelecek."

Tüylerim diken diken oldu ve dönüp Taeyong'u kontrol ettim. Ne hissediyordu, anlamak zordu. Onun için önüme döndüm ve gelecek olan Büyük Patronu beklemeye başladım. Biraz sonra karşımdaki kapı açıldı ama ortalıkta kimse yoktu. Zaten önümdeki masa yüzünden ve diz çöktüğümden, masanın arkasındaki kapının yarısını görebiliyordum. Adım seslerini duyduğumda ürperdim. Ne olduğunu anlamıyordum. Sonra sandalye çevrildi ve koltuğa bir adam oturdu. Yaşlıydı, belki yetmişlerinde biriydi. Çok kısa yaşlı bir adamdı, buna mı Büyük Patron deniyordu?

"Kimleri görüyorum," Büyük Patron ince sesiyle konuşup Taeyong'a baktı. Daha önce tanışıyorlar mıydı? Taeyong olduğu yere çivilenmiş gibi başını eğdi. Onu ilk defa böyle görüyordum. "Ne yaptığını hatırlıyor musun?" Arkamızda bulunan adama kaş göz işareti yaptı ve konuşmaya devam ederken ayağa kalkıp yanımıza gelmek için büyük adımlar atmaya başlamıştı. "Bana bir halı vermiştin," Adam yavaşça ikimizin yakasını kavradı. "Pahalı bir kürkten olduğunu söyleyip beni dolandırdıktan sonra kokarca tüyünden yapıldığını öğrendim." Dudağımı dişledim. Bu çocuk kaşınıyordu. Ben olsam ben de aynı tepkiyi verirdim.

Hayır. Adam yakamızdan kaldırdığı gibi başımıza dayanan silahlarla gözlerimi yumdum. Benim suçum neydi? Ona kokarca tüyünden yapılmış halıyı satan kendisiydi, ben ölmemeliydim. Kapının açılmasıyla dikkatler bizdenvçekildi. Eğer kaçmaya çalışırsam birinin kafama sıkacağından ve öleceğimden şüphe yoktu. Uzun boylu kız adamın yanına yaklaştı.

"Baba, yine kim bunlar?"

Kız benimle göz göze geldiğinde gözleri yavaşça açıldı ve babasına döndü. "Baba! Bu kızı tanıyorum ben, gittiğim dondurmacının sağlıklı yerde çalışmadığını söyledi ve neredeyse hayatımı kurtardı. Düğünden bir gün önce zehirlenseydim hoş olmazdı, değil mi?!"

Adam bana baktı. Cidden mi? Taeyong'un yaptığı hatayı ben mi düzeltmiştim şimdi? Buruk bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Yine ensemi sıkıca tutan adam silahlarını çekti ve bizi bıraktı. Taeyong bana minnettar olmalıydı, onca şeyden sonra bile onu koruyordum.

"Pekala, kızım istemiyorsa bir kereliğine affedebilirim," Yakama baktı. Ceketimin göğüs kısmında ismimin yazılı olduğu bir rozet vardı. "Choi Goeun, dile benden ne dilersen."

Gülümsedim. "Kang Ji'yi tanıdığınızı düşünüyorum. Birkaç ay önce kaybolduğunu biliyorum, bulmamıza yardımcı olun lütfen."

"Oh, Kang Ji... Bay Han'ın gözünü yaraladıktan sonra Kang Ji'yle ilişkimiz bitmişti. Bay Han, bizim şoförümüz. Kang Ji'yi almasını istemiştim fakat camdan başını çıkarıp sakince bir yolculuk sürerken birden Bay Han'a saldırdı. Sonra da kaçmış. Arabayı bulduğumuzda neredeyse uçurumdan düşecekmiş. Bay Han, şehre geri döndüğünü gördüğünü söylemişti."

Çenemi kaşıdım. Burası şehirden uzakta bir yerdi, Kang Ji birden cinnet geçirip her şeyi unuttuysa ve eskiden samimi olduğu birine saldırdıysa, şehre gideceğini nereden biliyordu?

"Teşekkür ederiz. Eğer hakkında bir bilgiye ulaşırsanız lütfen benimle irtibata geçin."

Telefon numaramın yazılı olduğu kağıdı masanın üzerine bıraktım ve eğilip selam verdim. Taeyong ise salak salak sırıtıp eğildi. Kapıdan çıktığımızda havanın aydınlanmak üzere olduğunu gördüm. Soğuk havayı içime çektiğimde uykum olduğunu fark etmiştim. Havada kar kokusu vardı, en sevdiğim koku.

✔️ thief and cop | lee taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin