2 | sahip olmadığı şeyler

320 29 60
                                    

En sonunda ulaştığım büyük binaya girdim, Gangnam Polis İstasyonu.

Hemen içeri girdim, ardımdan bavulumu ve kolumdaki çantayı sürükleyerek. Danışmadaki adam bana göz ucuyla baktıktan sonra telefonunu masaya koydu ve oturuşuna çeki düzen verdi ve "Ne için gelmiştiniz?" diye sordu.

Boğazımı hafifçe temizledikten sonra konuşacaktım ki arkamdan gelen güçlü ayak sesleriyle kafamı çevirdim. Yapılı bir adam, polis üniformasıyla ve yakasından tuttuğu cılız bir adamla bize doğru geliyordu. Hırsızlık yaptığını düşünmüştüm.

"Soo Bong-ah, biri daha geldi." etkileyici gülümsemesini sundu ve büyük binada uzaklaşmaya başladı.

Tekrar, isminin Soo Bong olduğunu tahmin ettiğim adama döndüm ve konuştum.

"Ben Choi Goeun, buraya yeni atandım."

Beni görev yapacağım karakola götüren Soo Bong, boş bir masa gösterdi ve benim ofisimin burası olacağını söyledi. Önünde ve iki yanında alçak paravanlar vardı, diğer herkesinki yapışkan kağıtlarla doluydu ve belgelerden görünmüyordu neredeyse. Benimki ise kirletilmeye hazırdı, bomboş bekliyordu. Meslektaşlarım beni gördüklerinde eğilerek selam vermişlerdi, ben de aynı şekilde karşılık verdim. Kendimi tanıtacakken içeri biri daldı, boynunda asılı olan kartından anladım ki kıdemliydi.

"Elimde yeni dosyalar var, bunları size dağıtacağım. Ayrıca aramıza yeni bir çaylak katıldı," dediğinde gülümseyerek beni tanıtmasını bekledim. "Ama onu şimdi tanıtmayacağım, sonra tanışırsınız. Gelin dosyalarınızı alın." Gülümsemem yüzümde asılı kaldı.

"Teheran Caddesi 107. sokaktan ihbar var, Taeil koş." diye bağıran adamın lafını bitirmesine fırsat bırakmadan koştu Taeil adlı çocuk. "Daechi mahallesinden de ihbar aldık, S-Tower'da kargaşa çıkmış. Çabuk!"

Görev dağıtımını bu şekilde bitirdiğinde ofisimizde neredeyse kimse kalmamıştı. Ben beklentiyle adama bakarken o masasına ilerledi, elinde kalan dosyaları işi bitmiş gibi koydu ve alttan fosforlu turuncu bir yelek çıkardı. Bana uzattığında elimi açmak zorunda kalmıştım, üzerine bir de küçük bir cihaz koyunca merakla ona baktım.

"Teheran 104. yolda, sürücü kursunun caddesinde ceza keseceksin. Park makinesi çalışmıyormuş."

"Efendim, polis memuru olarak atandım ama niye trafik görevlisi oluyorum?" diye sorduğumda cevap almak üzereyken devam ettim: "Çaylağım diye mi yoksa? Görev yapmazsam nasıl işimde iyi olacağım peki?" diye sıraladıktan sonra amire baş kaldırdığımı fark ettim ve yüzümü ani bir pişmanlık bürüdü. Hemen başımı eğdim, "Özür dilerim." dediğimde kıkırdadı. Göğsünde asılı karta bakıp adını okudum: Choi Siwon.

"Choi Goeun. Bana kendini kanıtla. Yarın saat ikiye kadar yüz tane ceza kesmeni istiyorum. Oldukça basit, değil mi?"

Ben elimdekilere bakakalırken yavaşça ofisten çıktı. Azimle, gülünçtü ama azimliydim, yeleği giydim ve küçük cihaza baktım. Yüz değil iki yüz ceza kesecektim.

Ama önce uyumalıydım.

Benim için hazırlanan yurt odamın kapısına ulaştığımda kartımı okuttum ve içeri girdim. Tek göz olan ama yuva hissiyatını veren evimde kanepeye attım derin bir iç çekerek. Telefonumun çalmasıyla irkilmiştim, annem ve babamın beni görüntülü aradığını görünce yüzüme gülümseyen bir ifade takınmak zorunda kaldım. Aramayı cevapladığımda ne kadar mutlu göründüklerine şahit olduğum için sevinmiştim.

"Hayatım bak, trafik polisi olmuş!" dedi annem.

"Bu çok iyi! Gerçek bir polis değil!"

Başımı eğdim. Onlar mutluydu, çünkü tehlikeli görevler yapmayacaktım. Altı üstü ceza kesip arabalara koyacaktım. Kağıt kesiğini saymazsak tehlikeye dair hiçbir şey olacağını sanmıyordum. Manidar bir gülümsemeyle başımı tekrar kaldırdım. Onların bunu anlamayacağını biliyordum. Duygularımı iyi gizlerdim.

✔️ thief and cop | lee taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin