5 | kurnaz tilki

171 26 25
                                    

"Nerede yaşıyorsun?"

Sorduğum soruyu duyduğu anda daldığı düşüncelerinden koptu ve "Ne?" diye karşılık vererek kafasını bana çevirdi Taeyong. "Niye soruyorsun? Baskına falan mı geleceksin?"

Sesli güldüm, "Bana gıcıklık yaparsan belki yaparım." dediğimde gözlerini kocaman yaparak bana baktı ve kıkırdadı. Dizlerimi kendime çektim, kollarımı bacaklarıma sardım ve çenemi yasladım. Burası çok güzeldi. Dün çok çalışmamızdan dolayı ve benim yaralanmış olmamdan dolayı rahatlamaya gelmiştik. Han Nehri'ne ilk gelişimdi, benim için özeldi. Ne kadar düşünürsem düşüneyim, ilk defa gördüğüm Han Nehri'ne beni bir hırsızın getireceğini akıl edemezdim.

"Arkadaşlarımla yaşıyorum." Cevap vermesini beklemediğim için ona döndüm. Arkadaşları olduğunu da düşünmezdim. Çevresinin geniş olduğunu biliyordum elbette ama yine de kimseye dost diyeceğini sanmıyordum. "Arkadaştan kastın ne?" dedim. Güldü, "Kardeşlerim gibiler. Onlarsız yapamam." diye cevapladı. İşte şimdi daha da şaşırmıştım. Ben dost düşünürken kardeş kelimesini kullanmıştı. Ailesine ne olduğunu daha çok merak ediyordum.

"Anladım..." Gözlerini üzerimde hissedebiliyordum. Rahatsız olmamıştım, sadece utanmıştım biraz. Başını tekrar nehre çevirdi ve elini çenesine dayadı. Hava çoktan kararmıştı ve nehir havası soğuk vuruyordu, üşüyordum. Bunun için Taeyong, aldığı arabadan çıkardığı örtüyü üzerime örtmüştü. Aslına bakarsanız çok temiz kalpli biriydi, en azından öyle görünüyordu şimdilik. Umursamaz takılabiliyordu ama hareketlerinden belliydi düşünceli olduğu.

"Ailemi merak ediyor musun?" dedi aniden.

"Senin için sorun olmaz mı?" diye sordum önüme bakarken.

"Hayır, bu sorunu çoktan aştım."

Isınmak için üzerimdeki örtüyle ensemi ve yanaklarımı kapatmaya çalışırken Taeyong'a çevirdim kafamı. O anlatmaya başlamak için düşüncelerini toplamaya çalışıyor gibiydi. "Gerçekten," dedim. "Rahatsız olacaksan anlatmana gerek yok."

"Babam içen biriydi." diyerek lafımı kesti. Pür dikkat onu dinlemeye odaklandım. "Sürekli eve geç gelir ve geldiğinde huzurumuzu kaçırırdı. Bir gün.. Yani annem onun yüzünden.." Elimi ona uzatıp destek olmak için omzunu tutacaktım ama derin bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti. Benim sormamı beklemeden bunu anlatıyor olması şuna işaretti; içindekileri dökmek istiyordu. Zor zamanlar geçirmişti ve sürekli içine atmıştı. Güvenebileceği birini bulduğunda ise rahatlayacaktı. Bana, polis olmama rağmen güvenmesi ne kadar ihtiyacı olduğunu net bir şekilde gösteriyordu zaten.

"Ablam ve ben kalmıştık. Ablamı sürekli dövüyordu ve ben engel olmaya çalıştığımda bana da şiddet uyguluyordu. Evden çıktığımda kafa dağıtmak istemiştim. Eve sarhoş dönmüştüm, içersem rahatlayacağımı düşünmüştüm fakat..." Gittikçe küçülüyordu. Dizlerini kendine çekti. Gözlerinin dolduğunu ay ışığında daha iyi anlayabiliyordum. "Onun gibi birine dönüşmüştüm. Rahatlamanın aksine içimdeki duyguları güçlendirmişti. Eve geldiğimde benim yokluğumdan yararlanarak ablamı döven o adamı görünce... Duramadım... Elime bir şişe aldım..." Başını ellerinin arasına aldı. Yanında bir polis durmasını umursamıyordu.

"Defalarca o adama sapladım. Ablam şoka girmiş bir şekilde olanları izlerken bütün öfkemi çıkarıyordum. Sonra ne yaptığımın farkına vard-" Hıçkırmaya başladığı için devam edemedi, nefesi kesik kesik geliyordu. Ona yaklaştım. Üzerimdeki örtüyü onun sırtına da örttüm ve sarıldım. Başını bana yasladı ve ağlamaya devam etti. Ona acımıyordum. Çünkü o acınacak biri değildi. Saçlarını çekiyordu, kendine kızıyordu. Ellerini tuttum ve çektim. Pişmanlık duyuyordu. Söylediği gibi, aşamamıştı aslında.

✔️ thief and cop | lee taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin