Üstümü giydindikten sonra tam karşıdaki banyonun kapısı açıldı. Beline sarılı havludan başka bir şey olmadığı için, karın kaslarının arasına işlenmiş geçmişin izleri ile dolu vücudu ortadaydı. Etkileyici bir vücudu olduğu söylenemezdi. Her yeri, çocukluk hatıraları ile doluydu. Sol göğsünde kocaman bir çizgi vardı. En belirgini buydu. Ve yer yer bana tanıdık gelen çürük izleri vardı...
"İncelemen bittiyse çıkar mısın odadan?" Dedi sitemli bir sesle. Bakışları direk gözlerimi hedef alıyordu.
Kaşlarımı çattım. "Seni incelediğim falan yok! İlk defa görmüyoruz herhalde!" İlk defa görüyoruz. Bakışlarına şaşkınlık oturdu. Kaşları kalkmış, dudakları da ona katılmıştı.
"Çok inceledim diyorsun yani" Dedi. Ellerini belime dayadı. Gözlerini kıstı. Tek kaşını kaldırdı. Kıskanıyor muydu?
Sesinde kıskançlık tınısı da vardı. Kollarımı göğüs hizamda birleştirdim. Sol kaşımı kaldırdım. "İnceledim. İlk defa görecek değilim herhalde! Hem san-" Derken gözleri sakinleşmek istercesine yumdu.
"Çık dışarı! Çık ve ilk bir saat radarımda bulunma!" Dedi sağ eli ve ona eşlik eden işaret parmağı kapıyı gösteriyordu. Diğer eli hâlâ belindeydi. Çık Melek. Çık ve bir saat radara girme! Kızgın duvarı daha fazla kızdırmamak için, çıktım.
Elbette dediklerim hoş şeyler değildi. Benlik de değildi. Ama anlamadığım bir şekilde beni kıskanmıştı. Ve onu daha da kızdırmak hoşuma gitmişti. Peki asıl soru beni neden kıskanmıştı?
Salona geldiğimde kahvaltı sofrası kurulmuştu. Sofrada Burak ve iki kadın, bir adam ve bir çocuk vardı. Hepsi beni görünce gülümsedi."Günaydın."Dedim sevecen bir tavırla.
Masaya yaklaşıp, sandalyeyi çektim. Küçük kızın yanına oturdum. Hepsi bana mırıldanarak günaydın dediklerinde kadınlardan birinin Dilek olduğunu anlamıştım. Sesi dün geceden beri hâlâ zihnimde yankılanıyordu. Masadaki adam Okan, yanındaki de eşi olmalıydı.
"Merhaba. Adın ne senin prenses?" Dedim. Yanımda ki kıza dönerek. Kız ürkek bakışlarını annesine diktiğin de annesinden gerekli onayı almış, bana dönmüştü.
"Benim adım Melek." Dedi sevecen ama bir o kadar utangaç bir tavırla. Dünya üzerinde başka bir Melek ile karşılaşma olanağım yokmuş gibi ağzımı bir karış açmıştım.
"Benimde adım Melek. Çok memnun oldum." O heyecanla ellerini çırpmış, annesine bakmıştı.
"Yandın sen Melek. Bizim ki adaşlarına neler yaptırıyor. Anlaşılan yoracak seni" dedi kadın sevecen bir tavırla. Ufak bir kahkaha attığımda küçük Melek'e dönüp başını okşadım. Melek sen her gittiğin yerde bakıcılık yapmak zorunda mısın? Ekim'in sana 'bakıcı kız' demesinden dolayımı kaynaklanıyor yoksa!?
"Bu arada bende Elif." Dedi kadın kendini tanıtmak istercesine. Başımı birkaç kez ağır ağır salladım. O sırada dakikalardır konuşmayan Dilek çatalını bırakıp, bana döndü.
"Daha iyi misin Melek? Dünden sonra." Dedi. Sevmedim bu kızı. Sebep? Niye bana rezalet geceyi hatırlatıyor ki? Ne gerek var? Fe subanallah!
"İyiyim. Çok teşekkür ederim." Dedim. Yapmacık bir gülümseme vardı yüzümde. Yapma Melek ayıp oluyor.
Tabağına döndüğü sırada mırıldanarak "Ben bir şey yapmadım aslında. Ekim bütün gece başında durdu." dedi.
"Bizim kütük?" Dedi Okan dakikalardır koruduğu sessizliğini bozarak. Soru soruyor ama hayret ediyor gibiydi. Ekim'den beklenmeyen bir hareket olsa gerekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM KOŞUCULARI
Novela JuvenilKalpler, durgundu. Yürekler, suskundu. Nefesler ve nabızlar kesikti. Ruhlar sızım sızım sızlıyordu. Altısı da biliyordu ki, kaybettikleri değerler ve hisler bir daha geri gelmeyecekti. Altısı da, içinde taşıdıkları ölü çocukluklarla birlikte kaybolu...