Bu bölüm iki bölümün birleşminden oluşmuştur. Sindire sindire okumanız tavsiye edilir 🍀
Cem Adrian, Ben seni çok sevdim
28. Gün-24 Ekim
Suç. Bir çocuğun en uzak olduğu nokta. Bir çocuk, çocukluğu boyunca kaç kere suçlu olabilir? Kendi ile amansız bir savaşa kaç kere girebilir? Ve hayat ona karşı kaç kere kazanır?Ben amansız bir girdapta sekiz yaşımla savaştaydım. Kimsesiz ve yanlızdım. Hayat bana karşı hep kazanmıştı. Sekiz yaşımı acılarla yakmış, o girdapta boğmuştu.
Boğulmak. En çok boğuldum yerin lunaparklar olacağı yedi yaşımda aklıma gelmezdi. Ki, ben babamın yanında kendimi korunaklı hissederken hayatın bana verdiği dersle o güvenin sarsılacağını da düşünmezdim.
Sekiz yaşım her şeyden habersiz son mutlu gününü yaşarken 19 yaşım ona hüzünle bakıyordu. Sekiz yaşım o lunaparka çocukluğunu gömeceğini hiç düşünmezdi.
Babası tutuyordu elini sımsıkı. Etraf rengarenkti. Kalabalık ve hareketli. Atlı karınca vardı ve dönme dolap... Atlı karıncadan sonra binmek istediğim dönme dolap. Babamın benim yanımda oluşu ve gülümseyerek bana bakan gözleri... Hepsi 19 yaşımın hatırında.
Ama o güne ait sadece bunlar yoktu zihnimde.
Tek bir silah sesi vardı.
Korkuyu hissettiğim, ve birine sımsıkı sarılmak istediğimi ama o kişiyi asla bulamadığımı hatırlıyordum. Çocuktum ve eğlenmek için gittiğim lunaparkta suçsuzdum. Suçsuz olmalıydım.
İnsanların çığlıklarının sesi vardı.
Benimle beraber o rengarenk kalabalık çığlık çığlığa uzaklaşmıştı. Vücudumu titreten o hengame arasında hayat bana, bu daha başlangıç diyordu. Bu daha başlangıçtı. Çocukluğumun sebepsiz yere çekeceği acılar vardı.
Kan vardı.
Babam sığınmak istediğimdi. Ama kahramanım dediğim adam yerde kanlar içinde yatıyordu. Elimi ebediyen bırakmış gibiydi. Gözleri sanki sonsuzluğa kapanmış, derin bir uykuya dalmıştı.
Sekiz yaşımın hiçbir suçu yoktu.
Sekiz yaşım kimsesizdi.
Etrafını saran karanlık yüzlere teslim olmak istemiyordu. O karanlık yüzler ise sekiz yaşımın acısı olacaktı.
Koca bir ateş duvarının içinde kalmıştı sekiz yaşım. Dakikalar içinde boşalıp renksizleşen lunaparkta babasının hareketsiz bedeni ile yanlızdı.
O karanlık yüzler sekiz yaşımı çepeçevre sarmış tek bir amaç uğruna toplanmıştı. Çocukluğumun yanan ışıklarını tek tek söndürmek. Her bir adımları söndürdü; neşesini, sevgisini, heyecanını.
"Gelmeyin"dedi, sekiz yaşım hepsinin yüzlerine bakarak. Tek gördüğü şey kötülüktü.
"Üzgünüz ufaklık" dedi, biri. Hepsinden karanlıktı belki de.
"Ne yaptım size ben?" Çaresizlik kadar ağır bir renk sarmıştı o küçük bedeni.
"Sen değil." Kaçmaya çalışan sekiz yaşımı tuttu. "Baban yaptı ufaklık" Babam bir kahramandı. Ben de onun masum kızıydım.
"B-babam ne yaptı size? O iyi biri!"
"Sorunda bu ya. Baban ufaklık, iyi biriydi ve sen onun en kıymetlisiydin."
Bir savaşın ortasındaydım. Bir anda düşmüştüm bu ceheneme. Ne olduğunu ve olacağını kestiremeden, çaresizce. Küçüktüm. Belki de değildim. Ama çok masumdum. En önemlisi tek suçum iyi birinin kızı olmaktı ve bu çocukluğuma pahalıya patlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM KOŞUCULARI
Novela JuvenilKalpler, durgundu. Yürekler, suskundu. Nefesler ve nabızlar kesikti. Ruhlar sızım sızım sızlıyordu. Altısı da biliyordu ki, kaybettikleri değerler ve hisler bir daha geri gelmeyecekti. Altısı da, içinde taşıdıkları ölü çocukluklarla birlikte kaybolu...