Güneşin şafakları yüzüme değdiğinde kalkma zamanı geldiğini anlamıştım. Günler sonra ilk defa bu kadar huzurlu uyumuştum. Uykumu almanın verdiği rahatlıkla hiç zorlanmadan yatağımdan kalktım. Önce banyoya girdim elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçalayıp çıktım. Tekrar odama gelip dolabımın önünde dikildim. Dolabımı açtım ve üzerim için beyaz bir gömlek, altımaysa high waist palazzo jean aldım. Üzerimi giyip saçımı taradıktan sonra çantamı alıp odamdan çıktım. Saate baktığımda 8 buçuğa geliyordu. Siyah spor ayakkabılarımıda giyip evden çıktım.
Kapımı kapattığım esnada yukarıdan kapı açılma sesi geldi. Galiba Toprak eve gece gelmişti. Aşağı inip beni gördüğünde gülümsedi. Bir az solgun gözüküyordu. Uykusunu pek alamamış gibiydi.
"İyi sabahlar." dedi solgun bir şekilde.
"İyi sabahlar da sabah sana pek iyi değil gibi. Solgun gözüküyorsun. İyi misin?"
"İyiyim. Uykumu iyi alamadım ondandır. Okula gidiyorsun galiba. İstersen birlikte gidelim." Alay etmeyecekse neden olmasın. Gerçi bu haliyle ne kadar ede bilirki.
"Olur." dedim ben de U harfini çok hafif uzatarak. "Nereye gitdin dün apar-topar?" Gizleyemediğim merakımla sorduğum soru ile gözlerime baktı. Gülümsedi. Galiba yanlış bir soru sordum.
"Hiç. Sevgilim aradı. Onun yüzünden zaten. Çığlıklarından pek uyuyamadım." dedi çapkın bir sırıtışla. Duyduklarımla gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ciddi miydi? Ben de önemli bir şey oldu sanmıştım. Sevgilisi mi vardı? Onun gibi biriyle kim sevgili olur ki? Evet yakışıklı ama çekilmez biri.
Sözü bitdiğinde göz kırpıp yürümeye başlamıştı. Ben de bir kaç saniye sonra arkasından gitmeye yeltendim.
"Bu kadar özel olduğunu bilseydim sormazdım. Sen de maşallah pek meraklısın özelini öyle her kese anlatmaya. Sadece sevgilim aramıştı desen kafiydi benim için." Durdu. Yüzüme baktı.
"Ne sevgilisi?"
"Nasıl ne sevgilisi? E dedin ya sevgilimleydim o aradı gece diye. Sen harbiden kıt beyinlisin oğlum." Ses tonumun sinirli çıkmasına engel olamıştım. Neye sinirlenmiştim ki sahiden? Sevgili olmasına mı? Hayatda olmaz bir erkek için asla ağlamam, asla sinirlenmem, asla hasret çekmeztim ben. Bir kere benim doğama aykırı.
Sırıtdı. Ardından sinirli ses tonumun ona verdiği hazz ile egoistce konuşmaya başladı. "Sinirlenme canım. Şaka yaptım. O kadar acımasız değilim. Beni seven birinin gözlerinin içine bakarak sevgilim olduöunu söylemem." dedi. Sonraysa göz kırpıp yoluna devam etdi. Az önce alay etmez demiştim değil mi? Her zaman erken konuşurum.
"Senden gerçekten nefret ediyorum. Ama seni anlamıyor değilim benim gibi birinin sana aşık olmasını istemen çok doğal. Ama bu gerçek değil tatlım tamamen senin hayal ürünün."
Şu an onu öldürmemek için kendimi zor tutuyordum. Zaten şu alaylı gözleri, alaylı sesi, alaylı cümleıeriyle hâlâ nasıl hayatta merak ediyorum. Galiba bir tek bana bu alaycı tavırları.
Son sözlerimin ardından okula varana kadar konuşmamıştık. Yol boyu Toprak'ı analiz etmiştim. Düşünceli gibiydi. Bir derdi vardı. Ama ne?
İkimiz de doğruca sınıfa yol almıştık. İçeri girdiğimizde benimkiler arka sırada oturmuş sohbet ediyorlardı. Yanlarına gitdim. Gülümsemen dudaklarımla barışmıştı artık. Şarkılar gerçekten de bana iyi geliyorlardı.
"Oo ünlü şarkıcı Hayal hanım. Hoş geldiniz. Sizin gibi ünlü birini bizim okula getiren sebep nedir acaba?" Elindeki sahte mikrofonu dudaklarıma uzatdı Yavuz. Benimle röportaj yapmak istiyordu. E tabi bulmuşlar benim gibi ünlü ve şahane ve güzel ve genç ve taze bir şarkıcıyı haber yapmak isterler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ İZLİYORUM
Horror"Hayat bazen korktuğumuz, bazense korkmaya bile vakit bulamadığımız şeylerin başımıza gelmesidir."