Şu an istediğim tek şey uykuda olmaktı. 2 dakika sonra uyanmak ve bunların bir kâbus olduğunu görmek isterdim. Eski hayatıma geri dönmek isterdim. Sabah uyanıp okula gitmek, çocuklarla konuşmak, istersek gezmek, istersekte okul çıkışı doğrudan eve gelmek. Sade bir hayat. Ama bu olamazdı. Daha ilk mesajdan anlamıştım artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını.
Ama umut ediyor işte insan böyle bir durumda. Umut ediyor ki, hâlâ ölümle yaşamı ayırt ede bilsin. Annem hep derdi, "Umut et kızım. Umut et ki, hayatda olduğunu hatırla." Umut ediyorum anne, ama yaşadığımı his edemiyorum..
Gözlerimden yaşlar damla-damla süzülerken düşünüyordum. Tanıdığım her kesi. Öyle çokta tanıdığım insan yoktu. Arkadaşlarım asla yapmazdı böyle bir şeyi. Ali ve Toprak geliyordu aklıma. Ama bilemiyordum. Şu anda hiç bir şey bilemiyordum. Beynim durmuş, bedenim kasılmıştı.
Dakikalardır telefonun yüzüne bakıp, düşünmeye çalışıyordum kimin yapacağını. Birden zilin çalınmasıyla bedenim irkildi. Gözlerimdeki yaşlar intihar edermişcesine daha hızlı akmaya başladı sessizce. Bir kez çalındı zil, hiç bir şey yapamadım. İkinci kez çalındığında zorla da olsa, ayağa kalktım. Yavaş adımlarla kapıya doğru yaklaştım. Kimin geldiğini öğrenmek için kapı deliğine yakınlaştım. Gelenleri görmemle derin bir nefes aldım. Arkadaşlarım gelmişti.
Tam kapıyı açacakken gözlerimin ıslak olduğunu hatırladım. Kapı üçüncü kez çalınınca çabucak aynaya bakarak gözyaşlarımı sildim. Ağladığım belli olmadığında koşarak kapıyı açtım.
"Neredesin sen? Ağaç olduk burada!" dedi Gizem. Her yaptığım şeye deyinmesse rahat etmiyordu kendisi. İçeri geçerken gözlerime dikkatlice baktı. Anladığını düşünüp yerimde rahatsızca doğruldum. "Hayal" dedi gözlerini kısarak, "uyuyor muydun sen?" Söylediyi ile rahatladım. Benim yerime, söyleyeceğim yalanı Gizem benim için hazırlamıştı.
"Evet. Uyuyordum o yüzden geciktim kusura bakmayın. Bu aralar uykumu pek alamıyorumda." dedim gülümseyerek. Umarım bir şey anlamamışlardır.
Gizem yüzüme son kez bakıp içeri geçti. Ardından Yavuz yanağımdan makas alarak Gizemin arkasından salona geçti. Ömer tüm bu dakikalar içerisinde sessizce izliyordu bizi. Kapıdan durup bana baktığında "geçsene" diyerek içeriyi gösterdim. Bedenimi kasan yavaşlıkla en sonda içeri geçti Ömer.
En zor anlarımda yüreklerine mi işliyordu bilmiyorum ama, hep yanımda belirirdiler. Şimdi de öyle oldu. En çaresiz anımda yine çaldılar kapımı. Evet belki ne olduğunu bilmiyorlar, öylesine geldiler ama yine de geldiler. Yine beni karanlıktan çekip çıkarmaya geldiler.
"Ee ne içersiniz, aç mısınız?" Ömerin yanına otururken sordum sorumu. Oturdum çünkü biliyordum bir şeyler içip, yemeyeceklerini.
"Hem bir şey ikram edeyim mi diyor, hem de yaylanarak oturuyor. Belki bir şey isteyeceğim Hayal?" Kaşlarını kaldırarak sormuştu sorusunu Yavuz.
"Ya benim baştan sormam hataydı bir tanem. Ev sizin eviniz, ne istiyorsanız kalkıp alırsınız." Cümlemi bitirdiğimde Yavuza öpücük yollamıştım. Kaşlarını serbest bıraktı ve başını sallayarak "haklı kız." dedi.
"Ya canım çok pis dondurma çekti. Evde var mı?" Gözleri telefonda, alt dudağını ısırarak Gizem dondurma istemişti. Bu kızın telefon bağımlılığı n'olucak acaba? Daha iki dakika olmadı içeri geçeli, yine elinde telefon.
"Kızım önce şu telefonu bırak kenara. Yok dondurma bitdi dün."
Gizem bir şey söyleyecekken Ömer araya girdi. "Benim de canım çekti. Siz gidin Yavuzla alıp gelin Gizem yiyelim hep birlikte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ İZLİYORUM
Horror"Hayat bazen korktuğumuz, bazense korkmaya bile vakit bulamadığımız şeylerin başımıza gelmesidir."