4

572 33 2
                                    

Nefes nefese kalmış bir halde patronum bay Shin'den özür diledim.

Neyse ki bay Shin anlayışlı bir adamdı. "Bir daha olmasın" dedi sadece.

Rosé ve ben evlendikten sonra memleketim Busan'a yerleşmiştik. Burada küçük ve sakin bir kasabada yaşıyorduk.
Patronum Shin Won Ho yaşlı bir balıkçıydı.
Sabah arkadaşları ile balık avlamak için giderdi ben de o sırada dükkan ile ilgilenirdim.

Bay Shin balık avlamaya gitmek için hazırlık yapıyordu. Ona yardım ederken bir yandan da çekinerek sordum:

"Patron bu akşam biraz erken çıksam olur mu?"

Bay Shin elindeki balık ağı ile ilgilenirken bana cevap verdi.

"Ne oluyor Jimin? Sabah geç geldin şimdi de akşam erkenden çıkmak istiyorsun."

Utanarak cevap verdim

"Bu akşam Rosé ile şehre gideceğiz."

İç çekerek bana baktı
"Peki bu günlük böyle olsun ama bir daha izin vermem ona göre"

Sevinçle gülümsedim
"Çok sağolun efendim!"

*

Saate baktım

18.45

Rosé'yi saat yedide almam gerekiyordu.

Montumu alarak dükkandan çıktım ve arabama bindim.

Arabayı çalıştırdım ve eve doğru yol almaya başladım.

Bir yandan da Rosé'yi düşünüyordum.

Kesin lunaparka gideceğimiz için çok güzel giyindi.

Gerçi benim karım hep güzeldi. Ne giyerse giysin hep yakışıyordu ama yine de kalbim beyaz elbisesini giymesinden yanaydı. O elbise ile gerçekten bir melek gibi gözüküyordu.

Rosé benimle evlendiği için Busan'a taşınmak zorunda kalmıştı. Bunu şimdiye kadar hiç dert etmemişti ama yine de burası ona göre değildi. Ailesi ve arkadaşları Seul'deydi. Orada doğup büyümüştü.

Benimle evlenerek bu hayatından vazgeçeceğini biliyordu ama yine de kabul etti. Daha geçen sene evlendik ama yine de burada zorlandığını anlayabiliyordum.
Burada hiçbir arkadaşı yok, bütün gün ev işleri ile uğraşıp yoruluyor ama bundan tek bir gün bile şikayet etmedi.

Ben de para biriktirip Rosé ile Seul'e taşınmak istiyordum. O bunu hak ediyor.

Eve vardığımda arabadan indim.

Kapının önüne geldim. Önce saçımı düzelttim ve sonra da kapıyı çaldım.

Kapıyı açmadı

Tekrar zile bastım

Yine açmadı.

Telefonunu aradım.

Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor

Şarjı bitti herhalde.

Lambalar kapalıydı. Belki de bahçede beni bekliyordu.
Koşarak bahçeye gittim.

Bahçe bomboştu.
Evin etrafını aradım.
Yine yoktu.

"Rosé!"

Nerde bu kız?

Camdan içeri bakmaya çalıştım ama perdeler kapalıydı.
Tekrar kapıyı çaldım.

Kesin uyuya kaldı. Bütün gün iş yapıyor ve akşamları yorulduğu için erkenden uyuya kaldıyordu.

Evet kesin uykuya daldı yine.

Ama bugün lunaparka gideceğimizi biliyordu. Rosé asla böyle bir fırsatı kaçırmazdı.

Tekrar telefondan aradım

Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor

Karım nerde?!

"Rosé! Nerdesin?!"
Diye bağırdım tekrardan.

Evde olmalıydı. Bir yere gidemez çünkü kimseyi tanımıyordu.
Genellikle evde olmadığı zamanlarda da bahçedeki çiçekler ile uğraşırdı ve en önemlisi böyle bir günde asla ortalıktan kaybolmazdı.

Ne olur ne olmaz diye civardaki dükkanlara baktım ve komşulara sordum

Hiçbir yerde yok

Belki eve dönmüştür diye eve koştum ama yoktu...

Oturup çaresizce bekledim. Rosé gelecekti biliyorum.

Saatime baktım

20.50

Find You Again | JiroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin