Kırpışan bir göz gibi kalbim sol yanımda, atmıyor. Kirpikleri batıyor. Karanlığın içinde açan akşam sefası gibi, gündüzleri kapıyor kendini geceleri açıyor.
Bir kuş besteliyor dudaklarımı, dudaklarım oldum olası notalı. Ben kırmızıya boyalı bir duvardan öğrendim susmayı tanrım.Yüreğimin kahverengi körlüğüyle yürüdükçe aynı yerde kaldım. Kalbimi elime aldım, gündüzleri kapattım, geceleri açtım. Bu eski usulle tamir ederim sandım.
Tamir edilmiyor hiçbir şey oysa ne anda ne geçmiş zamanda. Ne kalbim ne hayatım ne de sen tanrım. Bir hayali bile bile gerçek sandım. Şimdi kapalı gözlerim. Şimdi kapalı kalbim ve bütün dükkânlar. Oysa geziyor dışarıda, yedi gün yirmi dört saat kendini satanlar.
Savaş meydanında ganimet, leş kargaları için nimet oldum. Ben yakardığım o tuhaf tanrının iki dudağından geçtimse sen dur demelisin Bayan Hiçkimse. Bir kirpik gibi batıyor, bir susuş gibi yakıp tutuşuyor ruhuna giydiğin elbise.
O elbise ki ateşten bir beste. Senin bedenini benim ruhumu yakan. Bir kapan, kırılmış kaburgalardan. Bu paramparça hâl, bu aheste ağıt. Kalemimden kağıtlara usul usul akan kan...
Not: Devrim Horlu ile birlikte yazılmıştır...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Hiçkimse'ye Mektuplar
Poésie-Bayan Hiçkimse'ye Mektuplar- Çok yürüyorum. Binaların üst katlarına ve kadınların vücut hatlarına bakıyorum. Ay yirmi yedi yıldır beni takip ediyor. Çok duruyorum. Odamın penceresinden gemileri ve yıldızları izliyorum. Sabah oluyor. Güneş yirmi ye...