3. bölüm

2.8K 195 87
                                    

Mikey uyuyamamanın etkisi ve düşüncelerinin yoğunluğuyla fazlasıyla huysuz başlamıştı güne. Kimseyle konuşmuyor, konuşmaya çalışanı da ya tersliyor ya da duymazdan geliyordu. Üç gündür gözüne doğru düzgün uyku girmemişti. Ne zaman gözlerini yumsa derin bir karanlık onu esir alıyordu. Normalde alışık olduğu bu görüntü artık fazlasıyla canını sıkıyordu.

O günden sonra karanlığı değil, mavileri arzuluyordu. Kendini çeken tek şey o maviler olsun, gerekirse ölümü bile orada tatmak istiyordu.

onu bulduğunda anlayacaksın.

Daha önce ne aşkı ne de birine karşı hissedilen çekim duygusunu merak etmemişti. Her seferinde saçma bulup yüzündeki iğrenir ifadesiyle süzmüştü çiftleri. En son onun bakışlarını yakalayan arkadaşı Baji'yse bunları söylemişti ona. Tabii ki o an deli gibi gülüp "Aynen kardeşim." diyerek dalga geçmişti.

Nereden bilebilirdi ki bu hissi yaşamadan?

İçi çekiliyor gibiydi. Sanki önceden aldığı nefesler, nefes değilmiş gibi, boğuluyor gibi hissediyordu. Bedeni bulunduğu yerden hiç memnun değildi. Her seferinde hemen ilk günden öğrendiği, omeganın evinin veya okulunun önünde buluyordu kendini. Kontrolsüzce gerçekleştirdiği bu eylemler onu korkutmuyordu bile. Sanki son derece normaldi her şey. Olması gereken buydu ve o yeni farkına varmıştı sadece.

Derin bir nefes alıp mutfakta kahvaltıyı hazırlayan kardeşinin kurduğu masaya oturdu.

"Biri yoluna taş mı koydu?"

Anlamsızca kardeşine bakındığında Emma bir şeyleri çözmek ister gibi onu süzüyordu.

"Ne saçmalıyorsun?"

Emma, son olarak suyu da masaya koyup tam karşısındaki yerini aldı. Kolunu masaya yaslayıp elini çenesinin altına yerleştirmiş bir şekilde gözlerinin en derinlerine bakmaya çalışıyordu sanki.

"Daha önce sinirini bozan, şu abimin seçtiği çocuğu bile bu kadar dert ettiğini hatırlamıyorum. Gözlerin şişmiş ve altları morarmış." Mikey'nin konuşmasını beklemeden devam etti. Hala değerlendirme yapıyordu. "Seni tanımasam, aşık oldun da aşk acısı çekiyorsun, derdim ama sanmıyorum. O zaman yeni bir düşman edinmiş olmalısın, değil mi?"

Mikey önündeki yiyeceklere iştahsız bir bakış atarken Emma'yı yanıtsız bırakmayı tercih etmiş ve ayaklanıp evden çıkmıştı. Ardından bağıran kardeşini duysa da tepki vermemişti.

Haklıydı, o kimdi, aşık olmak kimdi?

Zaten aşkı tadanın, en azından bu duyguyu aşk olarak yorumlayabiliyordu, kendisi değil içinde yatan manyak alfası olduğunu biliyordu. Yine de hala bir şeyler oturmuyordu kafasında.

Kavga gününde kolunu tutana kadar bedeninin, kendi kontrolü altında olduğuna emindi ama o sözleri söyleyen o değildi. O an içindeki hayvan konuşmuştu. Tamamıyla içgüdüydü. Sonrasında farkına varmıştı.

İçi yanıyordu.

Bir tarafı Kara Ejderleri dağıtmak, kendini kanıtlamak; öbür tarafı omegasına sahip olup onu korumak istiyordu. Omegası...

Mikey başını iki yana sallayıp adımlarını hızlandırdı. Düşündükçe daha anlamsız oluyordu her şey. Bütün olanlar çok saçmaydı. Bu zamana kadar ailesi ve arkadaşlarını bile hayatında belli bir yere kadar yer vermişti. O omegayaysa her şeyini vermek istiyordu. İçinde olan şiddet arzusu artık sadece onu koruma arzusuna dönüşmüştü.

Önüne geldiği dükkanla beraber gözlerini yumup sakinleşmeye çalıştı. Neden burada olduğunu bilmese de abisinin işlettiği dükkana gelmişti. Amacı sadece dolaşmak, hava almaktı halbuki. Boş verdi, son günlerde kendini bulduğu mekanlar amaçladığı yerler değildi zaten. Kapıyı açıp içeriye girdi. Giriş boş olduğu için abisine ayrılan odaya doğru ilerlemişti.

lider//tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin