17. bölüm-

961 63 38
                                    


hatırlatma,

Aynadaki yansımasına bakıp gergin bir nefes alarak hızlı adımlarla önce odasından ardından da evden çıktı. Yolu umursamadı, nasıl olsa adımları yolu biliyordu. Tıpkı Manjiro gibi, onun adımları da kalbine doğru yol alıyordu. Saklamaya çalışsa da bu bir gerçekti. O ne kadar inat ederse etsin, kalp; her şekilde yolunu bulurdu.

...

uyarı, bölüm içerisinde birazcık +18 yerler olabilir ama öyle çok rahatsız edecek düzeyde değil bence.

...

Saat gece yarısını biraz geçmişken Manji çetesi, yakın arkadaşlar olarak toplanmıştı. Hepsi ayrı kafada takılırken ortada ne yiyecek ne de içecek kalmıştı. Marketi alsalar da yarım saatte her şeyi bitirmişlerdi. Buluşma amaçları Mikey'e destek olmak olsa da bir saatten sonra çocuğun varlığını umursamayı kesmişlerdi.

Mesela Kei, Chifuyu'dan uzak oluşuna yakınıyordu kaç saattir. Artık ortamdaki herkes bunalmışsa da susmamakta ısrarcıydı. Hayır, yanına gitmesini de söylemişlerdi ama Kei'in gitmeme nedeni Chifuyu'nun ailesiyle çıktığı tatildi zaten. Ailesine de sövmüştü o anki sinirle, Chifuyu'yla konuşurken. Telefonlarına bile bakmıyordu Chifuyu bu yüzden.

Diğer yandan, Kazutora Mitsuya'yı sinir ederken Nahoya onlara kahahalar atıyor, Haruki, Kei'ye susmazsa ona neler yapacağını söylerken de ikili kavga etmesin diye Ryohei araya girip duruyordu. Mikey'i umursayan tek kişi, yanında ara ara onu izleyen Draken'di elbette. Tabii bu durum biraz da kendisini ilgilendirdiğindendi bu tavrı. Emma'yla olan ilişkileri hakkında konuşmak istiyordu ama Mikey'nin durumu böyleyken diyecek bir şey bulamıyor, konuya nasıl gireceğini bilemiyordu.

"Hey!" o sırada ortamda yükselen, ince ama güçlü çıkan sesle hepsi sessizleşirken Mikey başını dahi oynatmadı. Daha sesini duymadan varlığını hissetmişti çünkü. Çok özlese de bakmak istese de kendini tuttu.

"Sana diyorum sarı kafa!" Take'in kendisi de sarı kafaydı ama kimse buna takılmadı o an.

Grup, onların konuşacakları olacağı düşüncesiyle kalkarken -hepsini Mitsuya ve Draken kaldırmıştı- kısa sürede ikiliyi yalnız bırakmışlardı. Mikey hala sessizliğini korurken Takemichi çoktan Mikey'nin karşısına geçmişti.

"Bana bakmayacak mısın?"

"Baksam ne değişecek?" diyerek sessizliğini bozdu. Ses tonu, hiç olmadığı kadar kırık çıkarken içi sızlamıştı Takemichi'nin. Ona haksızlık yaptığının farkındaydı ama kendine engel olamamıştı işte. Bu, çok zordu onun için. Eğer omegası olmasa hala bile kendi içinde kendini yer, yine de buraya gelecek cesareti bulamazdı kendinde.

"Belki beni özlemişsindir?"

Söylediği için değil de ciddi olup olmadığını anlamak için başını kaldırıp bakmıştı Mikey. En azından amacı buydu ama o kadar çok özlemişti ki karşısındaki denizleri, yine her şeyi unutmuştu.

"Benim özlemimin bir önemi var mı ki?" dedi, az buçuk yerinde dikelip gözlerini ondan çekerken. Az daha yine oltaya geliyordu.

ama oltaya takılı kalmak ne güzel...

"Özür dilesem, beni affeder misin?"

Özür dileme fikri değil de, sesinin altındaki o ima Mikey'nin beklemediği bir şey olduğu için tekrar gözleri buluşmuştu.

"Ne demek istiyorsun?"

Derin bir nefes alarak Mikey'nin karşısında olan sandalyeyi, dizleri birbirine değecek mesafede Mikey'e doğru çekmiş ve tam dizleri değecek şekilde karşısına oturmuştu. Güzel hesap yapmıştı vesselam.

lider//tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin