8. bölüm

1.7K 176 134
                                    


Omegalar özeldir bu dünyada. Yani, ismen bir hayli avantajı mevcuttur omega cinsinin. Doğurganlığı ve nadir oluşları onları ülkenin en önemli cinsi yapmaya yeterliyken, dillere destan olan güzellikleri de cabasıydı. Bir omeganın isteyip de elde edemeyeceği çok nadirdir. Yine de onları kıskanıp yok etmeye çalışan insan sayısı da bir hayli fazla. Buna alfalar da dahil.

Önceden, aslında omegaların hiçbir önemi yoktu. Omega yatakta iyidir ve ondan doğan bir canlı mutlaka insanüstü güçlere sahiptir. Tek umursanan durum buydu ve gerisi mühim değildi. Sonrasında bir gün, alfaların bile korku duyduğu bir adam çıkagelmiş ve bir omeganın itilip kakılmasına şahit olmuştu. Tıpkı önceki olaylar gibi umursamadan geçecekti oradan fakat kendi içinde, kendisini bile korkutan vahşi hayvan, ona engel olup oradaki omega hariç herkesin ölümüne sebep olmuştu. Dahası, bu olayı gören herkesin karşısında da o omega için yere diz çökmüş ve hiçbir şeyi önemsemeden onu sarıp sarmalamıştı.

Alfa da şaşkındı ama içindeki hiçbir şeye engel olamıyordu. Bedeni onundu ama değildi de. O günden sonra her kaçmaya çalıştığında omegayı yine bulmuş dahası omeganın ağzına bakar olmuştu. Ağzından çıkan her bir kelam onun için öyle çok önem arz ediyordu ki...

Bu olay karşısında şaşkın olan halk, ne yapacağını bilememiş. Omega saldırıları da zamanla azalmıştı. O alfa, en güçlüleriydi. Eğer o, bir omegayı koruyorsa bir bildiği vardır, demiş ve buna inanmışlar.

Sonrasında da alfa içindekilere nihayet bir anlam bulabilmiş ve o zamana kadar hissettiği tek duygu olan acının, omeganın bir dokunuşunda nasıl dindiğine şahit olmuştu. Omega ona karşı hisler duydukça tüm acısı son bulmuştu. İşte o zaman anlamıştı.

O, hep kendini diğer herkesten üstün görmüş ve kimseye ihtiyaç duymamıştı. İçten içe çok acı çekse de dayanabileceğini düşünmüştü. Omegayla tanışana kadar eksik parçanın o olduğunu anlamamıştı. Bir alfanın, en derinden acı çeken bir alfanın, aslında tek ihtiyacı olan sevgiydi. Sevgi en güçlü ilaçtı ve alfanın, onu korku duygusunun getirisi dışında seveni veya saygı duyanı yoktu... o omega dışında.

Bu tip olaylar giderek yayılmaya başlamıştı ardından. Bir çok hak tanınmıştı en dipteki cinse sonunda.

Her türün eşlerini seçme özgürlüğü vardı şimdilerde. Sırf güçlü diye alfalar, omegaları etkisi altına alamazdı. Tabii istisnalar hala mevcut. Baskın bir alfanın aurası, tek başına dünyayı dizleri üzerine düşmeye itebilir. Hatta isteseler, sadece kendilerinden oluşan bir birlik kurup hala herkesi yok edebilirler. Fakat, baskın bir alfa bile ruh eşine, kilitlendiği kişiye karşı gelemez. Dünya, alfaya boyun eğerken, alfanın tek kaybedişi karşısındaki omegasına karşı olur. Acımasız olan, en vahşi hayvanı bile tek bir kelimeyle dize getirebilirler. Bu, birçok alfanın ailesinde, nesilden nesile aktarılan kitaplarında yazılan bir bilgiydi.

Alfalar kimseden korkmuyor sanılsa da eşleri onların zayıflığıdır.

Takemichi öğrendiği bu bilgiler yüzünden ne yapacağını şaşırmıştı. Senju sayesinde o kitaplardan birini okuma fırsatı bulabilmiş ve kafasındaki karışıklığa bir de hüzün eklenmişti. Manjiro'ya sinir olsa da ölmesini istemezdi. Ama hala ne hissettiğini bilmiyordu. Dahası, okuduğu kitapta adamın içindeki alfa konuşmuştu. O bir omegaydı ve konuşan da kendi omegasıydı.

Hala hikayede kendine uyduramadığı bir takım olaylar vardı.

"Anladın mı şimdi geri zekalı?"

Senju ne yapacağını bilemez halde odada dolanırken Takemichi bilinmezlikten aptallığa sürüklenmişti çoktan. Ona göre bu hikayenin hala onunla bir ilgisi yoktu.

lider//tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin