3.6

2.8K 318 474
                                    

Chifuyu

Sokularak uyuduğum sıcacık bedeni uyandırmamaya çalışarak kaydım yatağın diğer ucuna ve komodindeki şişeye uzanıp biraz su içtim. Boğazım kurumuş, başım ağrıyordu ama iyiydim de. Gerçekten iyiydim.

Siyah saçı yastığa dağılmış, huzurla uyuyan çocuğu izlerken alt dudağımı ısırdım. Samimiyeti öylesine işlemişti ki kalbime, beni bırakırsa cidden ölebilirdim. Hele de gecenin üstüne, asla kaldıramazdım yokluğunu.

Yanağını öpüp biraz daha su içtim ve banyoya geçtim. İşlerimi halledip hızlı bir duş aldıktan sonra odaya dönmüş, rahat bi' şeyler geçirmiştim üstüme.

Keisuke hâlâ uyuyordu. Yanına uzanıp telefonumu kaptım. WhatsApp ve Instagram'dan sonsuzlarca bildirim vardı resmen. Sosyal medyanın gelişmediği yıllarda ergenliğimi yaşamayı çok isterdim.

Takemichi'nin mesajlarını açtım.

takemichi :
dün mikey-kun'la konuşurken biraz ağzını aradım.
baji'nin sana öküzün trene baktığı gibi dalıp gittiğini duymuş.
zaten son günlerde herkes sizi konuşuyor.
onun pek de sikinde değil durum ama kazutora ortalığı karıştırıyor.
önce şu saçma itiraf, şimdi de ödev.
anladığım kadarıyla sana laf eden yok ama baji'ye gıcık kapmış draken ve mitsuya.
onu uyar da boş yere dayak yemesin.

Alnıma şaplak attım. Piç kurusu Kazutora beni ya da Keisuke'yi ne sikime salmıyordu ki? İkimizi de ortada bırakmış, Kyoto'ya kaçmıştı.

chifuyu :
hiç kimsenin ona vurmaya hakkı yok.
kazutora ve baji eskisi kadar yakın bile değil.
bize yanaşanı sike sike öldürürüm.

Omzuma değen yumuşak dudaklarla irkildim. "Günaydın, Fuyu."

Boğuk, erkeksi sesi yüzünden midem düğümlense de sakinliğimi koruyup yanağını öptüm. "Günaydın." Telefonu uzattım. "Baksana şuna."

Kaşlarını çattı bir anlığına ve gülümsedi. "Hepsini teker teker sikerim zaten ama biz, demen içimi yumuşacık yaptı."

Yanaklarım ısınınca kafamı çevirdim. "Sen ve ben olan biz yani. Çok da şey etmemek lazım."

Beni göğsüne çekip alnımı öptü. "Bizden olur bence."

Tanrım, tamamen çıplaktı! Üstelik, fazla yakındık. Onu yeniden sakatlamamak için sakinleşmek zorundaydım.

Derin nefesler aldım. "İmkansız ama sen bilirsin. Duş alsana. Birazdan kahvaltıya çağırır bu mallar."

Saçımı öpüp doğruldu ve hızlıca sarıldık. "Lise bittikten sonra, hiç kimse karışamaz bize. Lisenin bittiği gün, isim koyabiliriz."

Köprücük kemiklerindeki diş izlerime odaklanmamaya çalıştım. "O güne dek sıkılırsın benden, Kei."

Nabzımı hızlandıran gülüşlerinden birini sundu. "Sıkılana Tokyo Kulesi girsin."

Kıkırdayıp yatağa yeniden uzandım ve Keisuke işlerini bitirene dek müzik dinleyip bildirimlerime baktım. Çoğu, önemsizdi zaten. Takip ettiğim mangaların yeni bölümlerini okumayı erteleyip gruba yazılan mesajlara geçtim.

senju :
koko'yu bilirsiniz.
yeni mekan açmış bu zengin köpek.
*adres*
bugüne özel, kutsal kodu bilen herkese içki bedava.
saat sekizde oradayız.
kutsal kod : kokonui (:

Uzun zamandır dışarıda içmiyor, âlemlere akmıyordum çünkü sürekli Keisuke'yle takılıyordum. Genellikle evde ya da sahilde içiyorduk onunla.

Eh, biraz değişiklikten zarar gelmezdi. Beleş içki uğruna kalabalığa katlanabilirdim sanırım.

Keisuke, ıslak saçını kurulamaya çalışırken dudak büktü ve telefonunu karıştırdı. "Bizimkiler de gidiyor. Ne yapsam ki? Seninle bir dertleri yok ama beni sikmeye yer arıyorlar ve geceni mahvetmek istemiyorum."

Havluyu alıp saçını güzelce kuruladım ve gevşek bir topuz şeklinde topladım. Saçına dokunabilen ilk ve tek kişiydim babasından sonra. Birkaç kutu bira yuvarladığımız gecelerden birinde ağzından kaçırmıştı. Eh, ben de bu ayrıcalığı kötüye kullanmamaya çalışıyordum.

"Seni sikmek, benim işim." Kızaran yanaklarını öptüm. "Ayrıca, ne sikime seninle uğraşıyorlar ki?"

Kahvaltıya çağrılınca içini çekip kısa bir öpücük kondurdu dudaklarıma. "Sonra anlatırım. Bu puştları bekletmeyelim."

Kahvaltı boyunca, ikilinin iğrenç cıvıklığı yüzünden midem kalkmıştı. Tanrım, iki orospu çocuğu birbirini bulmuştu resmen. Keisuke de, ben de çok daha iyisine layıktık.

On sekizime girmeme aylar vardı ve bu süreç boyunca sözünde durur, hislerinden kaçmazsa onu yanıma alacaktım. İkimize de yetecek kadar param vardı sonuçta.

"Akşam geç döneceğiz," dedi Keisuke ve sert bir bakış attı babama. "Ortak arkadaşlarımızla olacağız zaten."

Annesi, göz zevkimi bozan bir gülüş yaydı suratına. "Yanında Chifuyu olduğu sürece sıkıntı yok. Kardeş kardeş takılırsınız."

Aynen, öylesine kardeş kardeş takılıyorduk ki gece oğlunu sikmiştim! Üstelik, üçüncü defa yatmıştık.

Odaya sıvışmayı başarınca göz devirip aynı anda gülmeye başlamıştık. Bizi aynı odaya koyarak ne boklara sebebiyet verdiklerine dair hiçbir fikirleri yoktu.

Yatağa uzanıp göğsüme sokuldu. "Keşke bizi bassalar da kalpten giderek bizleri kendilerinden kurtarsalar."

Saçını açıp usulca okşadım yumuşacık tutamları. "Durumların yayılmayacağını bilsem şuracıkta söylerim aramızdakileri. Ah, keşke bir an önce reşit olsam."

Kedi gibi sırnaştı. "Kendi adıma, zaten batmaya doyamıyorum ama seni yakamam. Benim yüzümden incinmemelisin. Tüm bunları ben başlattım zaten."

Beni ayartmak için girmediği yol kalmamıştı cidden de.

"Kei." Mırıldandı. "İstediğin herkesle sevişebilirken neden ben? Şu saçma sevgi yalanına girme lütfen ve gerçek sebebi şöyle."

Uzun uzun içini çekti. "Güzelliğin beni çıldırtıyordu zaten ama o ilk temasa dek, hiçbir cinsel çekim hissetmemiştim açıkçası. Sonrasında da seni düşlemeyi kesemedim ve işte, buradayız."

Onu kazara tahrik ettiğim ve ardından da terasta uyuya kaldığım geceden bahsediyordu... Tanrım, cidden ölebilirdim o gece.

Boynuma minik bir öpücük kondurdu. "Gece dediklerimde samimiydim, Fuyu. Seni tüm benliğimle sevmek istiyorum."

Saçını öpmekle yetindim. Beni sahiden de tüm benliğiyle sevmesini çok istiyordum.

her fic'te kokunui koklatıp asla ship kitabı yazmayan koca yürekli ben

ve, tamamlayabilirsem akşama bi bölüm daha salarım (:





































stepbrother complex || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin