4.0

2.7K 313 576
                                    

Chifuyu

Okula yakın sayılır bir çocuk parkında, salıncaklarda sessisce sallanıyorduk yan yana. Dünkü olaydan beri, canı sıkkındı Keisuke'nin ve eve gittikten sonra saatlerce sarılmak dışında pek de bi şey yapmamıştık. Arkadaşlarına inanmadığını söylese de duyduklarına kırılmıştı.

Bir sigara daha yaktım ve solgun suratına uzun uzun baktım. "Kei?"

Gözlerini kırpıştırıp gülümsemeye çalıştı. "Düşünmek yoruyor. Pek de alışkın değilim, biliyorsun."

Salıncaktan inip karşısına geçtim ve derin bir nefes çektim sigaradan. "Bu işte birlikteyiz."

Gözlerini kapatıp yüzünü yalayan dumana bıraktı kendini. "Senin için endişeleniyorum. Benim yüzümden daha fazla siki tutmamalısın."

Arsızca kıkırdayıp çevreye bakındım ve boynunu öptüm hızlıca. "Tutmayı sevdiğim tek sik, seninki."

Kıpkırmızı kesilerek araladı gözlerini. Siyah saçını güzelce toplamış, boktan okul formasına rağmen muhteşem görünüyordu. "Fuyu..."

Açıkçası, babamdan korkmuyordum. Bana vurmaya kalkışırsa, başına nelerin geleceğini çok iyi biliyordu ve bu boku yemeyecek kadar çalışıyordu sikik kafası. Aslında, vurması işime bile gelirdi.

Ders saati yaklaşınca acelesizce yürümeye başladık. Son günlerde, zaman zaman, birlikte giriyorduk okula ve bizi yan yana görmenin şokuyla sarsılan sersemlere bolca gülüyorduk.

Eski düşmanlar, arkadaşa dönüşmüştü! Hem de ne arkadaşa...

Mikey'ler, gerçekten de sessizliğini korumuştu belli ki çünkü anormal bir tepki yoktu şimdilik. Belki de, bizi tanıyanların gözünden kaçmıştık o gece. Eh, sözde yangından kaçıyordu insanlar ve öpüşen iki erkek çok daha önemsizdi o an.

Takemichi'nin saçıyla oynayan Senju, bize el sallayınca bakışıp yanlarına gittik. Hakkai ve Kakuchou yoktu şimdilik.

"Mikey-kun tüm gün kafamı sikti," diye kısık sesle haykırdı Takemichi ve Keisuke'ye sert bir bakış attı. "Fuyu'mu yerken ne düşünüyordun cidden?"

Keisuke, kaşlarını çattı. "Fuyu'n derken, seni kum torbası?"

Senju, kıkırdadı. "Eteğe aldırmam, tekmeyi çakarım. Hanagaki'ye hiç kimse laf edemez."

Keisuke, homurdanmakla yetindi.

Somurtkan suratına karşın kıkırdayıp Senju'ya döndüm. "Kimler biliyor?"

Masmavi gözlerini muzip bir ışıltı kapladı. "Mikey, Takemichi'ye anlatmış ama o zaten biliyormuş. Mitsuya da Hakkai'a söylemiş durumu. Kakuchou da Izana'yla takılırken Mikey'nin insanlık dışı bağırmaları yüzünden ister istemez duymuş. Başka da bilen yok sanırım."

Takemichi, saçını kurtarıp sinsi bir bakış attı bize. "Koko'yu zarara sokmak göt ister."

Omuz silktim. "Hakkai ve Kakuchou artık böyle mi yapacak?"

Takemichi, Keisuke'ye dikti gözlerini. "Hakkai, Mitsuya ne söylerse onu yapar. O yüzden onu bir süre görmeyeceğiz gibi. Kakuchou, bugün okulu kırdığı için yok. Izana'yla şu anda."

Keisuke, kollarını çaprazlayıp içini çekti. "Tüm arkadaşlarım siktiri çekti."

Benim yüzümden arkadaşlarıyla arasının bozulması canımı sıksa da beni seçtiği için mutluydum. Kazutora, aynısını yapamazdı asla.

Senju, onu dirseğiyle dürttü. "Yani, Fuyu'muzu sahiden seviyorsun? Adam gibi adamsın falan?"

Dişlerini sıktı. "O, benim Fuyu'm."

Senju ve Takemichi gülme krizine girince istemsizce gülmüştüm ben de. Keisuke'nin tepkileri fazlasıyla şirindi.

Zil çalınca okulun yeni ağaları gibi yan yana yürüyerek girdik binaya ve Senju'yu sınıfına bırakıp kendi sınıfımıza geçtik. Eh, bir süreliğine dörtlü takılacak gibiydik. Tabii, Kakuchou da bizi seçerse beşli.

Hakkai'a kızamıyordum cidden. Mitsuya'ya fazlasıyla hayrandı ve onun isteklerini sorgusuzca yerine getirmeye alışkındı. Mitsuya, onu boktan abisinin eziyetlerinden kurtardığından beri tapıyordu ona resmen.

Ders boyunca uyuklamış, arada da birkaç sıra gerimde oturan sevgilimle mesajlaşmıştım. İntikam ya da Kazutora sikimde bile değildi. Keisuke'yle mutlu mutlu yaşayıp gitmek istiyordum sadece.

Ebeveynlerimiz, önümüzdeki sene mart ayında evlenecekti. Yani, yaklaşık on ay sonra. Bu on ay boyunca, bir yolunu bularak bu saçmalığı durdurmalıydık. Sevgilimle üvey kardeş durumuna düşemezdim sonuçta.

"Evi yakalım," dedi Keisuke, öğle arasında arka bahçede takılırken. "Yanarak ölsünler."

Kıkırdayıp yanağından makas aldım. "Hapishaneyi boylarız. Üstelik, deli raporu yemem gibi bir risk de var."

İzlerle kaplı ellerime umutsuz bir bakış attım. Son birkaç haftadır usluydum ama bu izleri sonsuza dek taşımak zorundaydım. Belki dövmelerle gizlerdim günün birinde çünkü görmeye bile katlanamıyordum.

Elini saçıma daldırıp güzelce karıştırdı açıcı sarısı tutamları. "Aklımda birkaç fikir var."

Kaşlarımı çattım. "Ne gibi?"

Derin bir nefes aldı. "Sen reşit olduktan sonra, dikilelim şu malların karşısına ve her bir sikimi açıklayalım. Sonrasında da evi ateşe verip kaçalım. Al sana mutlu son."

Elimi ağzıma bastırarak güldüm. "Yangın fetişin mi var lan?"

Omuz silkti. "Küçükken, karnım açken falan araba yakardım."

Ben de omuz silktim. "Ben de patlak araba lastiklerini yumruklardım falan."

Aynı anda gülmüş, ders başlayana dek de çocukluk anılarımızı anlatmayı sürdürmüştük. İçten içe, fazlasıyla benziyorduk aslında ve bu gerçeği çok daha önceleri görebilmeyi çok isterdim.

En nihayetinde okuldan kurtulunca, hep beraber hamburger gömmeyi kararlaştırmıştık ki okulun dış kapısının hemen dibinde dikilen bedeni gördüm.

Hassiktir ama be!

şeyi fark ettim, şimdiye dek yazdığım en çok bölümlü fic sc olmuş...
kızarmış erişte'yi geçmiş bölüm sayısı ve hâlâ final yakın değil ,d

























stepbrother complex || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin