5

20.5K 1.2K 125
                                    

Aradan geçen dört günde tekrar silahları teslim etmek için bir tarih belirlemek üzere bu sefer başka bir otele gitmişlerdi. Bu otel diğerine göre daha uzaktı şehre. Çoğunlukla yabancı turistlerin tercih ettikleri bir yerdi.

*

Arkın odasında dosyalarla ilgilenirken kapı tıklatıldı. "Gir" emrini verdiğinde içeri genel müdür girdi.

Hala dosyalardan başını kaldırmayıp Cenk'i dinliyordu. " Efendim?" Cenk'in endişe dolu sesiyle başını kaldırıp yüzüne baktı. Bir sorun olduğu barizdi. Normalde pek sık sorun çıkmazdı otelde, o yüzden de merak etmişti Arkın.

"Bir sorun mu var Cenk?" diye sordu. Aklından geçen tek şey sorunun tamamen işletmeyle ilgili olmasıydı. Ailevi bir şey olmaması için içten içe diliyordu.

" Evet efendim?" Patronunun hala yüzüne 'ee' der gibi bakmasıyla derin bir nefes verdikten sonra devam etti kaldığı yerden. " Turistik otelde bir sorun çıkmış, orayı işleten müdürün uygunsuz işlere karıştığı ortaya çıktı. Muhasebeden düzenli olarak belirli bir miktar parayı kendi hesabına yatırıyormuş."

Duyduklarıyla sinirli bir nefes verdi Arkın. Ona emanet ettiği bir şeye nasıl ihanet edebilirdi? Hemde yıllarıdır yanında çalışıp, bizzat kendisinin işe aldığı birisi. Elindeki dosyayı sinirle kapatıp Cenk'e döndü.

" Kimse biliyor mu?" diye sordu. İlk önce onun haberinin olup olmadığını anlamalıydı. Eğer biliyorsa, muhtemelen şimdiye kadar kaçmak için plan kurmuştu.

"Hayır efendim, sadece muhasebe müdürü ve biz biliyoruz. "  Duyduklarıyla başını salladı. Güzel. Şimdi nasıl kurtulacaktı bakalım hapisten. İhanetinin bedelini o müdür bozuntusuna çok ağır bir şekilde ödetecekti.

" Ben oraya gidiyorum. Sende o sırada polisi oraya yönlendir. O Adnan şerefsizine iyi bir ceza verme vakti geldi." bir yandan konuşuyor bir yandan da ceketini almış kapıya yürüyordu.

Arkasından koşturarak gelen adamın onaylamasıyla asansöre yöneldi.

*

" Patron?" Kendisine seslenmesiyle Serkan'a bakışlarını çevirdi. Koltukta otururken ayaklarının dibinde duran adama baktı. " İsteğin üzerine bugün alıcılarla buluşulup bu konuyu tamamen bitireceğiz. Sevkiyatı akşam yapmaya onları ikna edeceğim. Sonra da bitecek bu iş." Adamın hararetli konuşmasının ardından başını salladı Kuvars. Bir an önce bitse de kurtulsam diyordu içinden. Artık sıkmışlardı. Tam on bir gündür onları bir şey olmayacağı konusunda ikna etmeye çalışıyordu ve sonunda bugün onlar da korkaklığı bir kenara bırakıp kabul etmişlerdi.

" Tamam, sen de orada bulun Serkan. Bir sorun çıkmasın. Yine geçen günkü gibi olay istemiyorum." Kesin ve düz çıkan sesle başını salladı Serkan. Ardından da gitmek için arkasını döndü.

Onun gidişiyle Kuvars elini cebine atıp telefonu çıkardı. Artık o adama söylemeliydi. Geç bile kalmıştı. Bundan sonra da böyle bir şey olmaması için kesin bir dille söyleyecekti. Emrivakilerden hiç haz etmezdi.

"Alo?" Telefonun ucundan gelen yabancı aksanla söze girdi Kuvars.

"Mr. Alberto?" Diye söze girdiğinde karşıdaki sesten bir memnun olmuşluk geldi. Yabancı aksanıyla pek türkçe bilemese de Kuvars'ın adının okunuşu ona zor geldiği için yuvarlayarak seslenmişti ona. "Kuvars. Bu ne büyük bir sürpriz. Uzun zamandır aramıyordun, sadece işin düşünce araman çok kabaca. "

Her ne kadar istemese de adamın ona alıngan bir tavır sergilemesine göz devirdi. Sadece işi düşünce araması doğruydu, çünkü o kimseyle boş muhabbete girmek ve dost olmak istemiyordu. Lafı fazla uzatmadan konuya girdi. " Bana yönlendirdiğiniz alıcılar beni fazla sıkıyor. Ben bana posta koyulmasından hoşlanmam bilirsiniz. O yüzden de bu benim onlarla son münasebetim olacak. Bunu onlara uygun bir şekilde söyleyip beni yüz göz etmezseniz iyi olur Mr. Alberto."  Sözlerini bitirdiğinde sustu.

Onun nasıl biri olduğunu bilen adam bir şey demedi. Elbette dediğini yapacaktı. Her ne kadar o da büyük bir lider olsa da Kuvars'ın acımasızlığı ondan çekinmesine neden oluyordu. Bu yüzden boğazını temizledi önce. "Bu kadar gergin olma lütfen. Onları ben halledeceğim, emin olabilirsin."

Lafı fazla uzatmadan konuyu ve telefonu kapattı Kuvars.

*

Otelden içeri girdiğinde otel dopdoluydu. Hiçbir şey olmamış gibi karşıdan kendisine gelen adama baktı hayretle. Demek bunca zaman onu böyle kandırmıştı sahte yüzüyle.

Elini sıkan bedeni işkillendirmemek için karşılık verdi. "Hoşgeldiniz Arkın bey."

"Hoşbuldum." diyerek karşılık verdiğinde adamı inceledi. Cenk birazdan oraya polislerin geleceğini söylemişti bu yüzden de sakin kalmalı ve bir şey belli etmemeliydi.

" Sizi buraya hangi rüzgar attı efendim? Normalde buralara pek sık uğramazdınız?" Düşüncelerini bölen sesle ona baktı. Zaten buraya pek sık uğramadığı için değil miydi ona olan ihaneti? Sırf ona güvendi diye kendi menfaatine düşmüştü adam.

" Öylesine bir uğradım." Sesini olabildiğince umursamaz ve sanki gerçekten de öylesine gelmiş gibi çıkarmıştı. Elini adamın omzuna atıp patpatladı. "Hadi sen işine dön. Ben birazdan giderim."

Huzursuzluğunu belli etmemeye çalışan adam onun bu dediğiyle rahat bir nefes almıştı. Arkasını dönüp yürümeye başladı.

*

Canı sıkılan Arkın terasa gitmek için adımladı. Akşamın hafif esintisi yüzüne vururken kendini dışarı atıp derin bir nefes aldı. Gökyüzü hafiften rengini karanlığa bırakmaya hazırlanıyordu. Bu onun en sevdiği görüntüydü, özgür hissettiryordu onu gökyüzünü izlemek.

Terasta kimsenin olmadığını sanıyordu ama kulağına gelen sözlerle dikkat kesildi.

" Bu gece silahları depodan alacaksınız ve bitecek."

Duyduğu yabancı sözleri söyleyen kişiler görünmüyordu. Duvarın arkasındaki verandada oturuyorlardı.

" Tamam, ama yine geçen seferki gibi polise yakalanmamaya dikkat edelim. Çünkü bu işin ikinci bir dönüşü kolay kolay olmaz."

Bu duyduğu ses geçen günkü aksanla aynıydı. Arkın'ın kulakları asla yanılmazdı ve zaten geçen gün polise yakalandıklarını söylemesi de bunu tasdikliyordu. Kaderin işine bak ki yine onları enseletmek Arkın'a düşmüştü.

Onlar orada Arkın'dan habersiz bir şekilde silahları kaçak bir yolla yurt dışına çıkarmayı konuşurlarken, gördüğü polis aracıyla sırıttı Arkın.

KARANLIK SEVDA-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin