Birkaç gündür uyutulan Arkın'a sürekli Serkan gidip bakıyordu. Kuvars o günden sonra bir daha hiç yanına uğramamıştı. Her ne kadar sebebini bilmese de yine de gitmek istememişti. O daha geçen gün öldürmek istediği adamdı. Şimdi onu o halde görünce ve ona suçsuz yere yaptığı şeyler aklına geldiği için vicdan azabı çekiyordu. Bu yüzdendi o gün yanına gitmesi.
Bugün doktor gelip onu uyandıracağını söylemişti. Madem artık bir ailesi yoktu. En azından toparlanana kadar ona bakabilirdi. En azından bu küçük şeyi yapabilirdi, o kadar da kötü biri değildi. Sanırım...
" Patron, kahvaltı hazır. Günlerdir bir şey yemediniz, bari bugün bir şeyler girsin midenize. Yoksa hasta olursunuz."
Serkan'ın yukarıdan iner inmez sıraladığı şeylerle istemese de ayaklandı Kuvars.
Niye günlerdir iştahının kapandığını anlamamıştı. Kesin o gün Arkın'ın yanına gittiğinde düşündüğü şeyler yüzünden iştahı kesilmişti. Yıllar önce olduğu gibi yine yemek sorunu yaşamaya başlamıştı. Ama o günden farklı olarak bugün babası hayatta değildi ve hoşuna gittiği birini daha öldüremezdi.
Bunun içinde yarattığı rahatlamayla derin bir nefes alıp masaya geçti. Kendini biraz zorlayarak da olsa kahvaltı etmeye başladıktan on dakika sonra doktor gelmişti.
Kuvars'tan korktuğu için ona hiç bakmadan yolunu bildiği odaya gidip Arkın'a ilaç vererek uyanmasını sağlamıştı. Giderken yine tembih etmeyi unutmamıştı. Serkan, kadının her dediğine başını sallıyordu.
Doktor merdivenlerden inerken yine konuşuyordu.
" Dediğim gibi Serkan bey, kesinlikle ama kesinlikle kriz geçirmesini sağlayacak bir şey yapmamaya çalışın. Özellikle sakin tutun ve bir şeylere zorlamayın. Bayılmamasına dikkat edin. Eğer olursa da doktor getirin. "
Serkan onu onaylayıp çıkışa kadar götürdü ve hala masada oturmuş önündeki tabağa boş boş bakan Kuvars'ın yanına geldi.
Kendisini fark etmeyen adama baktı. Yine tabağının yarısından fazlası doluydu. Serkan göz devirip bıkkınlıkla nefesini verdi.
O gün o odada gördüğü şeyden sonra patronunun bu hale geldiğini anlamıştı. Zaten o günden sonra da bir daha o odaya girmemişti. Anlaşılan babasının yarattığı travma tekrar kendini göstermeye başlamıştı.
Bunun olmaması için dua ederken kendisini fark etmesi için hafifçe öksürdüğünde Kuvars irkildi. O kadar dalmıştı ki, Serkan'ın ne ara dibine kadar geldiğini anlamıştı bile.
Aklını meşgul eden düşünceleri bir kenara itip Serkan'a döndü.
" Doktor ne yaptı?"
" Uyandırdı patron. Ve her zamanki şeyleri sıraladı tekrar. "
Kuvars başını salladı. Masadan kalkıp odasına gitti. Niye böyle yorgun hissediyordu hiçbir fikri yoktu ama kendini çok halsiz hissediyordu.
Odaya girer girmez üstündekileri çıkarıp kendini sıcak suyun altına attı. Bedeninin gevşemeye ihtiyacı vardı.
Aptal bir herif yüzünden tekrar eski haline dönemezdi. Bu konuma gelmek için bütün yıllarını vermişti. Ve şimdi de daha yeni tanıdığı ve birkaç kez gördüğü biri yüzünden alıştığı yaşantısını sarsamazdı.
Hala düşüncelerle boğuşurken içeriden bir telefon sesi yükseldi. Kulağına çalan melodiyi boş verip yıkanmaya devam etti. Nasıl olsa sonra arardı onu.
Yirmi dakika boyunca suyun altında kalan bedeninin rahatladığını hissettiğinde beline siyah havluyu dolayıp çıktı.
Karın kaslarının üzerinden akan su, onun çıplak vücudunda dolandıktan sonra havlunun olduğu bel kısmına geldiğinde kuruyordu. Saçlarından akan sular vücudundan süzülürken, evin sıcak oluşu nedeniyle kurulanmadan direkt üzerine beyaz bir gömlek ve siyah bir baksırla aynı koyulukta siyah bir pantolon geçirdi. Saçları hala ıslak olduğu için alnına yapışmıştı.
Odasından çıkıp merdivenlerden inerken sallanan saçlarından su damlaları süzülüp yere düşerken, onu izleyen iki genç hizmetçi kızların ağzının suyu akıyordu. Her gün tanık oldukları bu manzarayı her defasında sanki yeni görüyormuş gibi bakmaları, uzaktan onları izleyen Serkan'ın göz devirmesine neden olmuştu. Ama Serkan'ın izlemekten en çok keyif aldığı şey, ona yiyecekmiş gibi bakan kızlara rağmen bir kez olsun onları fark etmeyen Kuvars'tı. Kuvars'ın en sevdiği özelliği sanırım buydu Serkan'ın, asla emri altında çalışanlara yan gözle bile bakmazdı.
Kuvars salondan geçip çalışma odasına girdi. Az önce yukarıdayken unuttuğu telefon görüşmesini şimdi yapabilirdi.
Cebinden telefonunu çıkarıp kulağına götürdü. Az önce onu arayan, yurt dışında iş yaptığı adamdı.
Telefonu açan adamla lafı dolandırmadan söze girdi.
" Mr. Alberto? Size söylediğim şeyi yapacak mısınız?"
Telefonun ucundan gelen birkaç nefes sesinden sonra adamın sesi duyuldu.
" Sana onları vereceğim Kuvars. Onlar hata yaptılar, ve bizim gibiler hatalarının bedelini ödemeli. Bunun için kimsenin seni yargılamaya hakkı yok. "
Lafını ikiletmeden yapan adamla rahat bir nefes aldı. O aptal Amerikalıları o vermese bile Kuvars gidip kendi alırdı. Çünkü kimse onun ülkesinde onun insanına zarar vererek elini kolunu sallayarak hayatına geri dönemezdi. Kuvars izin vermezdi.
Daha ilk günden Arkın'ı buraya getirdiklerinde Kuvars Mr. Alberto'yu arayıp adamları istemişti. Ya kendi rızasıyla ya da zorla. Mr. Alberto da Kuvars'ın ne kadar hırslı ve acımasız olduğunu bildiği için onları kendi teslim etmek istemişti. Birkaç aptal için Kuvars gibi bir adamın öfkesini kazanmak istemiyordu. Ve silah gücünü. Çünkü en çok silah ithal ettikleri kişi Kuvars'tı.
Kibarlık gereği teşekkür ettikten sonra telefonu kapatıp çalışma masasına oturdu. Böylelikle Amerika'yı dağıtmak zorunda kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK SEVDA-Gay
General Fiction[TAMAMLANDI] Arkın nereden bilebilirdi ki bozduğu işin arkasında bir mafya babası olduğunu... Hemde bütün hayatını kökünden değiştirecek bir mafya...