15

17.1K 1K 119
                                    

Elini kemerine atmasıyla Arkın korkuyla geri çekildi. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam!

Korkudan kalbi deli gibi atarken ondan olabildiğince uzak olmaya çalıştı.

Kemerinin tokasını açıp belinden çıkardığında, odada yankılanan ses Arkın'ın kalbinin sesiyle yarışıyordu.

Elinde ikiye katladığı kemeri birbirine çarparak üzerine yürüyen adamla geri geri gitmeyi sürdürdü. Delirmiş gibi ona bakan adamla derince yutkunmak istedi ama korkudan onu bile yapamıyordu. Sırtının duvara çarpmasıyla durmak zorunda kalmıştı.

Mavi gözleri ölüm kokan adam ona yaklaşarak eğildiğinde Arkın başını diğer tarafa çevirdi. Ama çenesini sıkıca tutup başını kendisine çeviren adam buna engel oldu. Kendisine bakmaya zorladığı bedenle gözlerini ona diktiğinde, adamın başından akan kan damlalarının yere düşmesini izledi istemsizce.

Kuvars az önceki hırçın tavrının yanında şimdi kedi gibi pısıp geri çekilmiş olan adama bütün nefretiyle bakıyordu. Kimse ona hakaret edemez, kimse ona zarar veremezdi. Onu niye öldürmüyor onu da bilmiyordu.

Şimdi çenesinden tuttuğu adamın kahve gözlerine bakarken aklından bunları geçiriyordu. O kahvelerdeki korkuyu görüyordu. Ondan korkuyordu, herkes ondan korkardı orası ayrı.

" Bir daha bana sesini yükseltirsen..."

Kısık ve bir o kadar da otoriter çıkan sesiyle Arkın yutkunmuştu. Bu adamın her şeyi bu kadar korkutucu olmak zorunda mıydı? Hiçbir şey yapmadan dursa bile Arkın kesinlikle ondan çekinirdi. Öyle bir aurası vardı ki, insanın tüylerini ürpertiyordu.

Tamamlamadığı cümlenin devamını biliyordu Arkın. Ölecekti, böyle bir şey olursa. Ve bunu istemezdi. Ailesinden hiç kimse kalmamıştı. Karşısında onun gözlerinin içine bakan mavi gözlü şeytan yüzünden. Bunları düşününce yine gözleri dolmuş, gözyaşları akmak için bahane arıyordu. Ama bu adamın yanında ağlayamazdı. Ona güçsüz yanını gösteremezdi. Ama elinde değildi, ailesinin tamamını bir günde kaybeden biri ne kadar acı çekiyorsa, o da o kadar acı çekiyordu.

Kuvars, bileğine damlayan gözyaşıyla kaşlarını çattı. Daha canını bile yakmamıştı, niye ağladığına anlam veremiyordu.

Kahve gözlerin sahibi gözyaşlarına hakim olamayıp hepsini tek tek Kuvars'ın bileğine döküyordu. Ne kadar durdurmak istese de olmuyordu.

Kuvars elini çenesinden yavaşça çekip ayağa kalktı. Üstten ona bakarken, Arkın  iki elini de yüzüne götürüp gözyaşlarını hızlıca kuruladı. Ona üstten bakmasına tahammül edemediği için elini duvara koyarak ayağa kalktı.

" Ben senin kölen değilim, bana emir veremezsin! "

Haftalardır içinde biriken üzüntü ve siniri en olmaması gereken adama boşaltıyordu. Ama yapabileceği başka bir şey yoktu.

Kuvars'ın kaşları yavaşça çatılıp sinirden şakağındaki damarlar kabarırken bir adım atıp aralarındaki mesafeyi kapatarak dibine girdiği bedenin duvara yapışmadına neden oldu.

Arkın bu yakınlıktan rahatsız olup, onunla duvar arasından çıkmaya çalıştığında Kuvars kolundan tutarak buna engel olmuştu. Ama herhalde çok sıkmış olmalı ki, Arkın'ın yüzü buruştu.

Kolunu kurtarmaya çalıştığında adam ona izin vermedi.

" Uslu dur! "

Kendini çekmeye devam ettiğinde duyduğu sesle duraksadı.

" Sana, bana sesini yükseltme demedim mi?! "

Kulağını yalayıp geçen sıcak nefesle irkildi Arkın. Ne zaman bu kadar dibine girdiğini bile anlamamıştı.

Bu yakınlıktan rahatsız olup Kuvars'ın bedenini üstünden atmaya çalıştı. Ama adam o kadar güçlüydü ki, kımıldamıyordu bile.

" Bırak! "

Kolundaki baskıdan dolayı sesi yüksek çıkmıştı.

Bu Kuvars'ın hiç umurunda olmuyordu. Onun canının yanması ona etki etmiyordu. Hatta bu kadar dik kafalı birinin canını yakmak ona zevk bile veriyordu.

Aniden sırtı arkasındaki duvara çarpıldığında acıyla inledi. Gözlerini kapatmışken kirpiklerini titreten nefesten sonra, her iki kolundan da tutup kendisine bakmaya zorlayan adamın sert sesini duyduğunda gözlerini açtı.

" Bana sesini yükseltme çocuk! Yoksa buradan leşin çıkar!! "

Bu konuya bu kadar takan manyağın yüzüne öfkeyle bakmaktan kendini alamamıştı. Canı yanarken nasıl ona kibarca bir şey diyebilirdi ki!

Kahvelerden fışkıran sinir eğer gerçek olabilseydi, Kuvars onun bakışlarıyla bile ölebileceğini görmüştü. Ona düşmanmış gibi bakıyordu. Biraz da öyleydi aslında, ama sadece Arkın için. Çünkü Kuvars onu düşman olarak görmüyordu. Eğer öyle görseydi şimdiye kadar çoktan ölmüştü.

Sinirden göğsü inip kalkan adama baktı. Ona karşı gelemiyor olması onu çıldırtıyordu, bunu çok iyi görüyordu Kuvars.

" B-bırak beni! Kaçırdığın ve ailemi öldürdüğün yetmiyormuş gibi bir de alı mı koyuyorsun? "

Sinirden titreyen sesine küfretti Arkın.

Kuvars, onu suçlamasına artık sinirlenmeye başladığını hissediyordu.

Hışımla onu duvara itip kolunu bıraktığında, Arkın acıyan vücuduyla ondan uzaklaşmaya çalıştı. Bu adam saf zarar veriyordu ona.

" Beni burada zorla tutamazsın."

Kendisine dönen buz mavileriyle bir adım geriye çekildi. Bacağı yatağın demirine çarptığında durmak zorunda kalmıştı.

Kuvars, hala kendisine diklenen adamın cesaretine hayran kalmıştı. Ya da aptallığına. Çünkü insan kendi canını tehlikeye atmaya bu kadar meraklı olamazdı.

" Ne o, yoksa kaçacak mısın?"

Alaylı sesle Arkın sinirlenmişti.

" Evet."

Hiçbir tereddüt barındırmayan ses bunu yapacağını kanıtlıyordu.

Böyle bir adamla daha fazla aynı yerde kalmak istemiyordu.

Kuvars ona yaklaştı. Ama Arkın'ın gidecek yeri kalmadığı için mecburen durmak zorunda kalmıştı.

Dibine girdiği bedenin üstüne eğildiğinde, Arkın ondan uzak durmak için başını geriye çekti. Nefesini dahi duymak istemiyordu. Ama adam sanki ona inat yapar gibi daha fazla yaklaşmıştı. Biraz daha yaklaşsa Arkın yatağa düşecekti.

" Dene. "

Söylediği tek şey bu olurken, Arkın ne olduğunu anlamadan kendisini yatakta yüz üstü yatarken buldu.

Kuvars kemerini onun bileğine bağlarken, Arkın çırpınmaya başladı.

" Bırak beni! "

Kendisini kurtarmaya çalışırken bileğine batan kemer canını yakmaya başladığında ellerini çekiştirmekten vazgeçti.

Kuvars üstünden kalkıp kapıya yürüdü. Kilidini açıp dışarı çıktı. Kapıyı kapatmadan önce, yatakta doğrulmaya çalışan bedene sırıtarak bakıyordu.

KARANLIK SEVDA-GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin