Sabah Arkın biraz daha iyiydi. Hala halsiz duruyordu ama en azından ateşi düşmüştü.
Şimdi de Serkan ona zorla hasta çorbası içiriyordu. Arkın ne kadar içmemek için ısrar etse de onun elinden kurtulamamıştı.
Ama en azından çorba güzeldi. Bu evdeki çalışanlar gerçekten de çok marifetlilerdi.
Serkan'ın ağzına uzattığı kaşığa bakarken daha fazla içinde tutamayıp konuştu.
" Elim var benim, bilmem haberin var mı? "
Huysuzca mırıldanan bedene karşı güldü Serkan.
Hasta olunca çok daha masum duruyordu. Ve tabii ekstra huysuz.
Arkın ona kaşlarını çatmış dik dik bakarken, Serkan onu sinirlendirmemek için ciddiye almaya karar verdi. Yoksa, sırf buradan gidecek diye sabahtan beridir gülen yüzü asılabilirdi.
Elindeki kaşığı Arkın'ın ağzına götürdüğünde, adam hiç itiraz etmeden ağzını açtı.
" Hastasın. "
Arkın ağzındakini yutup ona kaşlarını çatarak cevap verdi.
" Hasta olmam, bebek muamelesi göreceğim anlamına gelmiyor! "
Serkan onun bu dediğine kahkaha attı.
Gerçekten de sinirlenince ve hastayken çekilmiyordu. Aşırı huysuz davranıyordu.
Ama Arkın bu dediğinden sonra aklına gelen şeyle duraksayıp düşündü.
Küçükken hasta olduğunda annesi de ona bebek muamelesi yapıyordu, hatta büyüdükten sonra bile. Leyla da, Arkın grip olduğunda ona böyle davranıyordu. Bu işte bir terslik vardı. Ya o fazla bebek gibi oluyordu hasta olunca, ya da etrafındakiler fazla yumuş yumuş davranıyorlardı.
Kaşlarını çatmış uzaklara dalan adama baktı Serkan. Elinde hala kaşık varken, onun ağzına götürüp dudağına değdirdiğinde Arkın irkilerek ona baktı.
" Dalma, hadi iç şunu. "
Bütün kâseyi ona içirttiğinde ayağa kalkıp odadan çıktı.
Arkın odada yalnız kalmaktan sıkıldığı için kapıyı açıp yavaş adımlarla çıktı odadan. Çıplak ayakları zeminde ses çıkarmazken merdivenlerden tutunarak aşağı indi.
Buraya gelene kadar bile sanki maraton koşmuş gibi yorulmuştu.
Merdivenlerin sonunda ayakları zeminle buluştuğunda biraz daha iyi hissediyordu kendini. Zemin hafif soğuktu ve onun yanan tenine çok iyi geliyordu.
İki gün önce acıyan dizi de artık iyileştiği için daha rahat yürüyordu.
Salonda göz gezdirdiğinde koltukta oturmuş sırtı kendisine dönük bedende takılı kaldı gözleri.
Sanki bir yerlere dalmış derin derin düşünüyordu.
Arkın artık yorulduğunu hissederken yavaşça onun yanına yürüdü. Ama yanına her adım attığında, aklına dün gece geliyordu. Bu adamla niye sürekli tuhaf durumlar içinde kalıyordu?
Her ne kadar ikisi erkek de olsa, bu durumu tuhaf buluyordu yine de.
Koltuğun yanına vardığında gözleri istemsizce ona kaydı. Sanki Arkın'ın geldiğini görmemiş gibi dalmıştı. Elleri bacaklarının üzerinde duruyordu. Bir elinde viski bardağı vardı ve her an düşecek gibi duruyordu. Kaşları düşündüğü şeyin etkisiyle çatılmıştı. Mavi gözleri kısılmış, önündeki kapalı televizyon ekranından gözlerini ayıramıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK SEVDA-Gay
General Fiction[TAMAMLANDI] Arkın nereden bilebilirdi ki bozduğu işin arkasında bir mafya babası olduğunu... Hemde bütün hayatını kökünden değiştirecek bir mafya...