Gözlerimi aralarken kulağıma gelen fısıltılarla Mehmet ve Marcel'in geldiğini anladım. Yatağımda doğrulurken kapıdan çıkmak üzereyken Mehmet beni farketti.
"Günaydınn ablaların en bir havalısı! Özledin değil mi beni!" Mehmet kollarını bana sararken ben de ona sarıldım.
"Sabah sabah ne bu enerji Allah aşkına ayrıca hiç de özlemedim."
"Tabi tabi inandım hadi bak."
"Beni özlemiştir de seni sanmıyorum be kardeşim." Marcel'in dediği şeyle güldüm ve kalkıp ona da sarıldım. Mehmet sahte hüzünle elini kalbine koyup saçma bakışlar atmaya başladı.
"Neden öyle apar topar gittiniz? Halledebildiniz mi?"
"Hallettik güzelim. Fonda bir açıklık oluşmuş ama sorun yok şimdi."
"Tamam o zaman siz aşağı inin kahvaltı hazırlamaya başlayın ben de üzerimi değiştirip geleyim."
"Emredersiniz Duru Hanım." İkisin de aynı anda söylediği şey hepimizi güldürmüştü. İkisini de çok özlemiştim bir iki gün dahi ayrı kalamazken ben nasıl başka evde yaşayacaktım?
...
Kış bahçesinde kahvaltımızı ettikten sonra şimdi de kahve içiyorduk. Son üç saattir tüm işlerin üstünden geçmiştik. Aralıksız çalışmayla yorulmuştum.
"Akif'in ekibini bir görmem gerek benim. Görmediğimiz kimse kalmasın."
"Sen bakıyorsan ben bakmayayım o zaman yoruldum."
"Tamam ben çıkıyorum o zaman. Görüşürüz."
"Görüşürüz." Marcel gittikten sonra bir süre daha oturmuştum. Yağız'ı takip ettikten sonra profiline girmemiştim. Hemen kupamı sehpaya bırakıp telefonuma uzandım. Profiline girdiğimde milyonluk bir hesabı olduğunu gördüm. Çoğunun magazinci ve genç kızlar olduğuna şüphem yoktu tabi. Takip ettiklerinde pek birileri yoktu. Sanırım yalnızca yakın çevresini takip ediyordu. Birde seni Duru... sakın gelme iç ses. Yalnızca bir fotoğrafı vardı. O da Ayça'nın omzuna kolunu atmış bir şekilde birbirlerine sarılıp Galatasaray Stadına bakarken. İkisinin de üstlerinde Emirgan yazılı formaları varken üstelik. Ben fotoğrafa bakarken Yağız'dan mesaj geldiğini gördüm. Mesajı görüldü yapmadan üstten okudum.
"Konuşmamız gerek. Akşam Levent'teki mekana gel, görüşelim."
Konuşacak daha ne vardı ki? Üstelik o her çağırdığında koşulsuz sualsiz gitmemi mi bekliyor? Tavırları oldukça sinirimi bozarken cevap vermemeyi tercih ettim şimdilik bu daha iyiydi. Şu an cevap verirsem muhtemelen ikimiz de sinirlenecektik. Yerimden kalkıp odama ilerledim. Üstümdekilerden sıyrılıp güzel bir duş aldım. Çıktıktan sonra her zaman ki gibi saçlarıma tonla şeyler sürdüm. Bu hayatta en değerli varlığım saçlarımdı sanırım. Onları bu kadar sevemem. Oldukça gür olması belime kadar uzanması çok hoşuma gidiyordu. Vaktimi biraz bakım yapmakla geçirdikten sonra en sevdiğim kitaplardan birini Gurur Ve Önyargı'yı aldım elime. Tabi kendimi bir kadeh beyaz şarap doldurmaktan alıkoyamadım. Saatlerin nasıl akıp gittiğini fark etmeden kitabın kapağını kapattım ve aşağı indim. Merdivenlerin son basamağına gelmişken Mehmet göz hizama girdi.
"Duru'cum, ablam, sultanım, iki gözümün nuuuruu!" Şebekliğine sırıtamadan edememiştim.
"Umarım bir şey istemiyorsundur Mehmet." Mehmet gözlerini devirdi ama kendini hemen diğer ruh haline sokup yanıma geldi. Bir elini koluma atarken konuştu.
"Eniştem çok zengin Emirgan Bey'le bozuk musunuz acaba?" Ne eniştesi ya? Ne bozuk olması? Anlamayarak kaşlarımı çattım.
"Bir daha enişte dersen çok kötü olur hele de Yağız'ın yanında." Mehmet gülerken kafasına hafifçe vurdum ve koltuğa oturdum."Ayrıca ne bozuk olması? Nereden çıktı bu?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMOR
Teen FictionYeraltına hükmedecek gizli bir kraliçe...Babasından sonra işleri devralırsa ne olur? #mafyaaşkı (1.)